- 1734 Okunma
- 21 Yorum
- 1 Beğeni
SEVGİ EĞİTİMİ-13
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
İnsanın eğitilmesi, basit bir şartlanmanın ürünü değil, düşünce yapılarının etkilenmesine dayanan karmaşık bir süreçtir. Bir öğretmen öğrencilerinin tek tek davranışlarını değiştirmek yerine, onlara eleştirel bakış tarzı kazandırmaya çalışmalı, sistematik düşünmeyi öğretmelidir(Dökmen,2004,s.133).
Çocuğa rehberlik etmeden, onu istediğimiz kalıba sokmamız pek mümkün değildir. Eğer çocuklarımızın yaşam labirentleri içinde kaybolmalarını istemiyorsak, onları tek başlarına bırakmamalı, onlara örnek/model olmalı, onlarla iletişim kurmalıyız(Dökmen,2004,s.134-135).
Sevgi, çocuk eğitiminde “olmazsa olmaz”lar listesinin başında yer alır. Son araştırmalar, çocuğun sevgiyi daha ana rahminde iken hissetmeye başladığını gösteriyor.
Annenin bebek sahibi olmayı arzulaması, isteyerek gebe kalması, fetusun (cenin) ilk hareketlerini hissettiği zaman sevinç duyması, karnını okşayarak bu sevincini belli etmesi gibi sevgi tezahürleri ana rahmindeki bebek tarafından daha ilk aylardan itibaren algılanmakta ve ruh sağlığının temelleri oluşmaktadır.
Yine araştırmalar sevgisiz büyüyen ve yeterli sevgi alamayan çocuklarda ruh sağlığının ve bunun yansıması olan duygusal zekanın tam gelişmediğini, ileri yaşlarda verilecek sevginin bu açığı kapatmaya yetmediğini göstermektedir.
Bir çocuk sıcak aile ocağından uzak ve anne baba sevgisinden mahrum ise, en modern kurumlarda beslenip eğitilse dahi ruhundaki açlık doyurulamayacaktır.
Sevgi, çocuk için, böylesine vazgeçilemez bir ihtiyaçtır. Sevginin sağlıklısı ve hastalıklısı var.Size üç vaka nakledeceğim ve ondan sonra hastalıklı sevginin ne olduğunu açıklamaya çalışacağım.
ÖRNEK BİR
Bir anne randevu almak için aradı: “Üç yaşında bir oğlum var, söz geçiremiyorum. Her isteğini yerine getirdiğim halde memnun edemiyorum. Dediği olmayınca kıyametler koparıyor. Eskiden babasından korkardı. ‘Babana söylerim’ deyince fazla ileri gitmezdi. Şimdi baba korkusu da işe yaramıyor...” Şikâyetler böyle uzayıp gidiyordu.
ÖRNEK İKİ
Bir öğretmen aradı: “İlköğretim birinci sınıf öğretmeniyim. Dersler başlayalı bir ay oldu. İlk hafta bazı çocukların okula alışması zordur. Böyle çocuklara, alışıncaya kadar, bir kaç gün anneleri ile aynı sırada oturmalarına izin veriyoruz. Ancak bir kız çocuğu var ki bir türlü anneden ayıramıyoruz. Annesinin eteğine yapışıyor, bırakmıyor. Bir aydır hiç değişme yok. Annenin arka sıralarda oturmasına bile razı olmuyor. Anneden ayırmaya çalıştığımız zaman iki göz iki çeşme ağlıyor, mosmor kesiliyor.”
ÖRNEK ÜÇ
Yeni evli bir bayan aradı: “Yirmi iki yaşında, üç aylık evli bir bayanım. Anneme sormadan hiç bir iş yapamıyorum. Yemeğe ne kadar tuz atacağımı bile telefon edip anneme soruyorum. Böyle olmasını istemiyorum, ama sormadan da edemiyorum. Kocam, şaka ile karışık, ‘sen daha çocukluktan kurtulamamışsın’ diyor. Kendi kendime, ‘anneme artık bir şey sormayacağım’ diye söz veriyorum; fakat sözümü tutamıyorum. İçimde hep yanlış yaparım korkusu var; anneme sormadan içim rahat etmiyor.”
Üç hasta ile ayrı ayrı yaptığımız görüşmeden sonra vardığımız sonuç şuydu: Üçü de “hastalıklı sevgi”nin kurbanı olmuşlardı. Psikolojide, kişilik gelişimini engellediği için, aşırı korumacı sevgiye biz “hastalıklı sevgi” diyoruz.
İsterseniz konuyu biraz daha açalım: Bebek doğduktan sonraki altı aylık döneme bazı pedagoglar “ikinci gebelik” diyorlar. Bebek dış dünyaya gözlerini açmıştır, ama anneye bağımlılığı devam etmektedir. İlk altı ay içinde şu veya bu sebeple anneden ayrılan çocuklarda hem fiziksel hem de ruhsal bozukluklar ortaya çıkmakta; annenin yerini tutacak birisi bulunmadığı takdirde ölüm riski artmaktadır.
Dokuz ay karnında taşıdığı, kanıyla canıyla beslediği, kendisinden bir parça saydığı yavruya karşı annenin sevgi duyması, sevginin de ötesinde şefkat göstermesi, canını feda etme pahasına onu her türlü tehlikeye karşı koruması yaratılışının gereğidir. Sözlükler, şefkati, karşılık beklemeden sevmek ve fedakârlık göstermek olarak tarif ediyorlar.
Çoğu anneler yaratılıştan verilen bu şefkat duygusunun ölçüsünü ayarlayamazlar. Gereğinden fazla şefkat gösterir, aşırı koruyuculukta bulunur, çocukların yapabileceği işleri bile kendi üzerlerine alırlar.
Böyle aşırı sevgiye ve şefkate boğulmuş, her ihtiyacı anne tarafından karşılanmış bebeklerin anneye bağımlılığı devam eder, bir başka deyişle, ikinci gebelik döneminden çıkamazlar; fiziksel olarak büyüseler de ruhsal olarak bebektirler.
Ormanda geziye çıkarsanız dikkat edin: Dev ağaçların dibinde bodur kalmış, bir türlü boy atamamış, serpilememiş küçük ağaçlar göreceksiniz. Hastalıklı sevgi ile büyütülmüş çocuklar da böyledir. Biz bunlara “gölge tipler” diyoruz. Annelerinin gölgesinde yaşarlar. Şımarıkları da içe kapanık olanları da aynıdır; kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenememişlerdir. Özgüvenleri yoktur, kendi başlarına bir iş beceremez, karşılaştıkları problemleri anne babanın yardımı olmadan çözemezler. Yanlış yapmaktan korktukları için sorumluluk almak istemezler.
Baba ile bebek arasında annedeki gibi fiziksel bir bağımlılık olmadığı için, babalar sevgi konusunda daha ölçülüdür. Yukarıda birinci vakada anne ile üç yaşındaki oğlu görüşme odasına girerken yanlarında baba da vardı. Çocuk içeri girmek istemiyor, elinden tutan annesine tekme atıyordu. Anne, “işte görüyorsunuz” dercesine bana çocuğu işaret ediyordu.
Daha gösterdiğim koltuğa oturmaya fırsat kalmadan çocuk annesinin saçlarından tuttuğu gibi çekiştirmeye başladı. Anneye dedim ki: “Bırakın çocuğu, gitsin. ”Kadıncağız, “Nasıl olur?” der gibi bana baktı. “Evet, dedim, bırakın gitsin.” Sonra ilave ettim:”Merak etmeyin, bir yere gidemez, çünkü kendine güveni yok...” Anne, sözüme uyarak, çocuğun elini bıraktı. Çocuk serbest kalınca şaşırdı, nereye gideceğini bilemedi. Kendisini yere attı, debelenmeye başladı.
O zamana kadar suskun kalan ve olaya hiç karışmayan baba gülerek dedi ki: “Doktor bey, çocuğun hiç suçu yok. Onu bu hale getiren annesidir. Ben disiplin sağlamaya çalıştıkça çocuğa arka çıktı.” Suçlanan ve onuru kırılan anne kendini savunmaya başladı: “Doktor bey, ben baba dayağı ile büyüdüm. Evlenirken, kendi kendime, çocuğuma bir tokat bile vurmayacağıma söz verdim.”
Annenin savunması bir başka eğitim yanlışına işaret ediyordu. Disiplin deyince çoğu anne babalar dayaklı eğitimi anlıyorlar. Halbuki disiplin dayaklı eğitim demek değildir.
Biz disiplin derken çocuğa doğru davranışlar kazandırmayı kastediyoruz. Bir taraftan doğru davranışlarında memnuniyetinizi belli edip onu cesaretlendirirken, diğer taraftan yanlış davranışlarını onaylamadığınızı bir şekilde belli etmeniz gerekir.
Sevilen bir çocuk sevginizi kaybetmek istemez. Yerine göre üzüldüğünüzü söylemek, küsmek, sert sözlerle uyarmak, sevdiği bir şeyden bir müddet için mahrum bırakmak etkili olabilir. Aşırı baskı ne kadar zararlı ise, aşırı korumacı sevgi de o kadar zararlıdır.
En güzel yol orta yoldur ve bunun adı adalettir. Lütfen, çocuklarınıza karşı adil olmaya çalışın(Aksu, 2007).
YORUMLAR
Değerli yazarım, biliyorsun ben şiir yazıyorum, ciddi anlamda ilk defa dün akşam bir yazı denemesinde bulundum ve bir şeyler karalamaya çalıştım, siz vefalı dostumu her zaman şiir sayfamda görmekten mutluluk duydum, eh yazı yazmaya başlayınca bu defa sitemizin değerli yazarlarının yazılarını okumaya başladım.
Ben de sevginin açamayacağı bir kapı olmadığına inananlardanım, bizler zaten sevmekten, sevilmekten yoksun olsaydık, şiirler, öyküler yazamazdık.
İlk defa bir yazınızı okudum, akıcı bir uslupla yazılmış çok güzel bir yazıydı, zaten seçkiye layık görülerek hakketmiş olduğu yeri bulmuş, benim gibi acemi bir yazara da sizi tebrik etmek düşer, tebrikler, selam ve sevgiler.
UNALAN tarafından 3/27/2011 5:56:43 PM zamanında düzenlenmiştir.
Entellektüel-41
geç kaldığım bir yazıydı
güne gelmesi benim açımdan şans oldu
kutlarım yazarı
saygılarımla
Entellektüel-41
kutladım günün yazısını hayata kattığınız eşsiz güzellikleri iyi varsınız değerli hocam..:)
sevgim saygım selamlarımla...
Entellektüel-41
Ben çocuklarımda sevgiyi aşırıya kaçırıyorum sanırım. Kendi kanatları ile uçmalarına fırsat tanımıyorum. Çok fazla koruma içgüdüsü ile onların belkide kişiliklerinin gelişmesini engelliyorum. Önce benim değişmem gerekiyor sanırım. Oldukça düşündüren irdeleyen biryazı idi. Güne gelmesini kutluyorum. Tebriklerimle.
Entellektüel-41
Başarılı, içi dolu, alkışa layık bir çalışma ancak, yorumlar hep bayanlardan gelmiş. Ne yazık.!
Düşündürücü, üzücü bir durum. Yazan kalemi tebrik ediyor, selamlarımı gönderiyorum.
Entellektüel-41
Entellektüel-41
DAYAK ÇÖZÜM DEĞİL AKSİNE ÇOCUKLARI ASİLEŞTİRİR OYSA, SEVGİNİN AÇAMADIĞI KAPI YOKTUR YETER Kİ BİRAZ SEVGİ VE ANLAYIŞLA YAKLAŞALIM, ONLAR GELECEĞİMİZ VE YARINLARIMIZ GÜNE DÜŞEN YAZINIZI KUTLARIM HOCAM ...
UMUT ve DOSTCA
Entellektüel-41
Entellektüel-41
Entellektüel-41
Tüm seriyi okumak gerek, bir hazine var yazılarınızda
Teşekkürler, tebrikler
Entellektüel-41
anne baba olmayı kolay sanıyoruz...
evimize elektronik bir eşya aldığımızda kullanım klavuzunu okuyoruz, hakkında bilgi sahibi olmak istiyoruz ama çocuk sahibi olmaya karar verdiğimizde çocuk nedir, insan psikolojisi nedir aklımıza bile gelmiyor maalesef...hatta evlenmeye karar verdiğinde bir insan kadın psikolojisi, erkek psikolojisi hakkında bilgi edinmeli ama ne mümkün...
bu tür yazıların okunması ve üzerinde düşünülmesi lazım...paylaşım için teşekkürler...
Entellektüel-41
Yazınızı dün okumuş, çok beğenmiştim.
Ben eğitimci bir anne babanın kızıyım ve sanki ana baba mesleğiymiş gibi bu tarz yazıları çok dikkatle okuyorum.
Koşulsuz, şartsız sevgilerin başaramıyacağı hiçbirşeyin olmadığı inancındayım.
Aralarında güzel bir çizgi vardır, disiplinle harmanlanmış sevgiyle, şımartılmış sevginin..
Aslında yazılcak çok şey var da, sizin güzel yazınız zaten hepsine değinmiş.
Tebrikler , sevgiler...
Entellektüel-41
Evet ne yazik ki cocugun her istedigini yerine getirmeyi sevgiye baglayan anneler cogunlukta.
Disiplin denince de nedense ilk olarak dayak akla geliyor.
Aslinda dengeyi anne koyabiliyor, babadan korkutarak susturmak o cocugu uslandirmaz.
Arka cikilmasi gereken anlarda oluyor tabi.
Cocugumuza onu önemsedigimizin dikkate aldigimizin hissin verebilmek de cok önem tasiyor özgüveni acisindan.
Bir yetiskin dahi öneme alinmadigi taktirde ruhen zorluk yasayabilir icine kapanabilir kendine olan güveni zedelenebilir.
Faydali güzel bir yaziydi
Yüreginize saglik ve tebrikler
Saygilarimla
Entellektüel-41
Emek verilen bu faydalı eseri güne taşıyan seçki kuruluna ve arkadaşlara teşekkürler.
Okuma imkanı sağladı bizlere, yoksa birçok yazı içinde gözümden kaçmıştı.
Tekrar tekrar okunması gereken değerli öneriler taşıyor, tebrikler, teşekkürlerimle.
Entellektüel-41
Hep disiplin taraftarı bir anne olmuşumdur. Zaman zaman bundan pişmanlık duymadım değil. Etrafa bakıyordum, herkesin çocuğu istediği gibi koşuyor oynuyor, konuşuyor, benimkiler müsade almadan asla hiç bir şey yapmıyor. Bilgisayarı açacakları zaman bile iş yerimi arayıp izin istiyorlar. Cevabımın hayır olacağını bildikleri halde...Ama bu hayırı derken, mutlaka sebebini de açıklarım. İkna olurlar ama çocuk kalbi işte, kırılıyorlar. O zaman ben çok mu dominantım diye soruyorum kendime...
Çocuk büyütmekten zor eğitmek...Hele de günümüzde...Bu yüden anne babaların daha donanımlı olmaları gerekiyor.
Kurula teşekkür ediyorum. Bugün seçilmeseydiniz, sizi tanıyamayacaktık. Vakit buldukça geriye doğru bütün seriyi okumayı düşünüyorum.
Saygılar.
Entellektüel-41
Entellektüel-41
Sevilen bir çocuk sevginizi kaybetmek istemez. Yerine göre üzüldüğünüzü söylemek, küsmek, sert sözlerle uyarmak, sevdiği bir şeyden bir müddet için mahrum bırakmak etkili olabilir. Aşırı baskı ne kadar zararlı ise, aşırı korumacı sevgi de o kadar zararlıdır.
En güzel yol orta yoldur ve bunun adı adalettir. Lütfen, çocuklarınıza karşı adil olmaya çalışın(Aksu, 2007).
Sevgi eğitimi temalı yazınızın onüçüncü bölümünü yine aynı heyecanla okudum. Haytın temeli ve özünü anlatıyorsunuz. İnanıyorum ki çoçuk gelişimine ve eğitimine büyük katkısı olacak.
Umarım bu kitabınızı okurlar ve faydalanırlar. Ç ünkü toplumunuzun çok ihtiyacı var... Çoçuk eğitimini bilmiyoruz.
Ya çok aşırı ya çok baskılı.
Hep arzu ediyordum yazınızın güne gelmesini.. Paylaşımınız için çok teşekkürler..
Tebrikler ve diğer bölümlerinin de devamını bekliyorum, sevgiyle kalın..
Entellektüel-41
canandemirel
canandemirel
ben hala ders alıyorum ama çok çalışmam gerek çok...
sevgi ve doğru eğitim çok önemli ,bir de bireysel anlamda kararlar alma onları uygulama ailelerin çocuklara insiyatif vermesi ,aldığı sorumluluğu yerine getirmesine yardımcı olması,özgür ama sorumlu bireyler yetiştirmesi bence çok önemlidir,sevgi tek başıan elbette yeterli değildir bir çocuğun çok doğru orantıda sağlıklı olabilmesi için,bazen çok sevgili yetiştirilen çocuklarda insiyatifsizlik vakaları görüyoruz,çünki aileler sorumluluk yüklemiyor çocuklara ,onlara kendilerini kanıtlamak yetkisi tanımıyorlar ,dolaysıyla çocuk çok sevgili bir ortamda çok korumalı yetişiyor ,büyüyünce de her şeyi sorma gereği duyuyor.
sevgili saygılı ve sorumluluk ve özgür iradeninde verilmesi doğru orantılıdır.
saygılar
Entellektüel-41
Çok faydalı bir eser. Emek verilmiş yazınızı tebrik ederim. Saygılarımla..
Entellektüel-41
Gerekli ve başarılı bir kitap olacak göründüğü kadarıyla. Yararlanılabilir ümit ederim. Eğitici eserlerin tirajı komik olur çoğu zaman yılmamak lazım ama. Az olsun, temiz olsun okurunuz.
Entellektüel-41
Çok iyi bir çalışma olmuş Setfettin Bey,
Anlatım sade ve örnekler öyle açıklayıcı ki okurlar zannediyorum rahatlıkla kimi neticelere kolaylıkla ulaşabilecekler.
Konu hakim olduğunuz bir konu olunca, bir kilo keçi boynuzundan çıkacak o bir damlacık bal'ın sızması gibi hemen etkisini gösteriyor doğrusu. Teşekkür ediyorum. Selamla...