HAYAT AĞACI Selin Kutucular
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
HAYAT AĞACI
Selin Kutucular
Yüzündeki gülümse miydi bilmiyorum, yoksa gerçekten o geçmişine olan sevgi ve bağlılığı mıydı yemeklerini o kadar tatlı ve güzel yapan.
Bana sorarsanız önce yüreği. . .
Bir insanı da, çevresine güzellik veren yüreği değil midir?
Onu ilk izlediğimde Büyükada’ya bir gemi yanaşmıştı. Oysaki ben bir yemek programı bekliyordum. Az daha elimdeki kumandayı başka bir kanal ile değiştiriyordum ki içinden Selin Kutucular indi. Adanın çok güzel tarihi bir konağına girdi. Bu anlattıklarımı yönetmen kısa mesafeli ve yine çok güzel çekimlerle izleyicilere yansıtmıştı. İzlemeden geçilmiyordu. Elimde kumanda ile oturduğum yerde çakılı kaldım.
Konuşmasına başladığı an, o konağın dede yadigarı olduğu anlatmaya başladı. Dede yadigarı. Farkındaydım, onun için değerler çok önemliydi. Önem verilmeliydi. (Anlattığı her cümlede, dokunduğu her şey de.)
-Ben bu yemeği annemden öğrendim, o da annesi ile bir babasından. Dedem de çok iyi bir aşçıymış.
Diye başladı yapacağı yemeği anlatmaya. Fakat annesi hep dermiş ki, annesi ondan daha iyi yaparmış o yemeği. Tabi, ne de olsa anne eli. Şimdi Selin Hanıma sorsalar eminim o da der ki annem benden daha iyi yapar. Sonra bütün yemekleri bitirip konağın bahçesinde bir masa açtı ki. . .! Sormayın sanki bütün aile hep beraberlerdi.
Masanın başköşesinde dedeyi oturttu. Galiba Selin Kutucular o zamanlar yaramaz mıymış ne, gitti kendi sandalyesini dedenin tam yanına oturdu ki dede ona sahip çıksın diye. Ben yemeklerin görselliğini falan unuttum bir an da inanın. O an en çok hoşuma giden aralarında unutulmayan sevgi, saygı ve programın adı “Hayat Ağacı” oldu.
Hadi şimdi gelelim Selin Kutucular’ın yapmış olduğu ikinci güzelliğe.
Siz olsanız; “Soğanların bile pembeleşinceye kadar pişirildiği bir dünyada görmeyen birine yemek yapmayı nasıl anlatırdınız?” O halde hep beraber okuyalım:
Görme engelli amatör aşçıları programına konuk etmekle başladı. “Hayata Dokun.” Adlı bu programı özellikle izlemenizi isterim. Yine o aşçılardan yukarı da fotoğrafını gördüğünüz, Kürşat Ceylan’ın konuk olduğu, görme özürlü kardeşimiz Kürşat Ceylan bizlere “ Soğanlı Palamut “ tarifi verdi.
Nasıl mı? Tabi ki dokunarak. . .
((Yemek tarifi orijinal değildir, sadece aklımda kalanlardır.)) İnce ince doğradığınız soğanlarınızı pembeleşinceye kadar kavurun. ((Pembe)) Pembe ne renk diye soramıyor insan, çünkü öyle güzel gülüyor ki. Biz pembeyi görüyoruz, ya pembe, o bizi görüyor mu?
Soğanlar hafif karamelize renk alınca ateşin altını kapatın. Gümmm. Diye bir ses. Duyar gibiyim. Sonra o balığın devamını anlatıyor. Ben mutfağa gidiyorum. Gözlerimi kapatıp herhangi bir yemek yapmayı deniyorum. İlk önce elimin tersiyle tuz kavanozunu deviriyorum. Sonra dönüp yeniden ekrana bakıyorum. Öylesine neş’e dolu ki.
Sonra. . .
Utandım. Sonra bakıp da görmeyi bilmediğimiz her şeyden.
Pembeden.
Sarıdan.
Maviden.
Yeşilden.
. . .
Davidoff / 23 / 03 / 2016
YORUMLAR
Sen güzelliği bulamazsan güzellik seni buluyor.
Bu güzel yazı benim defterden zorunlu ayrı kaldığım günlerde yayınlanmış demek ki!
İşte çıktı karşıma.
Yüreğim duygulandı, beynim tatlandı.
Sağ ol kardeşim.
Selam ve Saygılarımla...
Davidoff
Başka bir konu olsaydı kimsenin okuması çok önemli değil derdim.
Ama bu yazı ve bunun gibi yazıları ne kadar çok kişi okursa o kadar önemlidir. Okuyun, okutun ve yazın isterim. Geç ya da erken hiç önemli değil.
Teşekkür ederim.
Bir çok filitreden geçip ekrandan yansıyan bir programı bile gönül gözüyle gören yaşayan ve anlatan
biri canlı yaşanmışlıkları insanları olayları durum ve halleri tüm beyazlığı karanlığı pembeliği kırmızılığı görür.. Ondan saklanılamaz.
Takdirlerimi bırakarak
Çok sevgiler beyaz gözüm
Davidoff
Gözün bile göremediği en ince filtre, yürektedir.
Teşekkür ederim, yüzümün ve yüreğimin diğer yarısı.
Hayata dokunmayı bilenler,hayatın tek düzeliğinden bizi alıp çıkartırlar, başka renklerin başka tatların varlığından bizi haberdar ederler, tıpkı sizin gibi.
Görüp te bakmayı bilmeyenler ısrarla bu sarı diyenler bir yana ama renklerin tadına varmak isteyenlere küçük bir ışık gerekir bazen.Bu güzel bir ses, güzel bir yazı olur bazen.
Bakıp da gören gözünüze sağlık. Sevgiyle......
mymartin tarafından 3/24/2016 7:56:26 PM zamanında düzenlenmiştir.
Davidoff
Hep birlikte görmek dileklerimle.
Teşekkür ederim.
Davidoff
Şu erkek milletine sesleniyorum. "Dünya Yeşil Sahaların içindeki bir topun üstünde dönmüyor."
Kendinize gelin bu da bir oyun: Yirmi iki oyuncu ve siz.
Ama hiç bir oyundan sonra sizin alkışlarınızdan veya hayal kırıklıklarınız bahseden yok.
Oysa o sahalarda yıllardır en çok yıpranan kim? Etrafına bakmadan sadece topu izleyen kim? Kim bilir kaç top eskitti o gözler desem. . .
Ya da kaç fırtına, kaç kez yağmur yağdı, farkında mısınız?
O arada görme özürlü bir amatör aşçı bir tv.de çıkmış palamut buğulama yapıyor. Tabi ki göremezsiniz. Ben sadece size değil, eşime, babama, oğluma bütün kendisini 42.dk. da kalecinin topu kurtarması ile çayını bile farkında olmadan çay kaşığı ile içebilenlere kızıyorum kemnur abi.
Başka ne diyebilir ki.
Kemnur
"Hayat Ağacı" başlığı ilk elde 80'lerin bir gençlik dizisini hatırlattı bana
Kelly Rutherford'un canlandırdığı Sam karakteri, hey gidi!
Kuşkusuz sizin andığınız "Hayat Ağacı" çok daha lezzetli, nefasetli
Hayatın her alanında ne kadar meziyetli de olsanız, böbürlenmeyen, belirli bir hiyerarşiye riayet eden saygı, sevgi kavramı insanı manevi planda güçlü kılar her daim
Elbette annem babam benden çok daha değer ifade eder ve hatta güzide insanlar asıl onlardır
Görmeyen birine bir şeyi anlatmak dedinizde aklıma meşhur besteci Beethoven'e atfedilen bir örnek geldi
Ünlü müzisyen anlatıldığına göre doğuştan sağır olmamakla beraber kulakları giderek artan biçimde duymuyor, günün birinde gözleri görmeyen bir genç kızla karşılaşır ve ona benden senin için bir şey iste der, genç kız: bana ay ışığını anlatır mısınız deyince o ortamda bulunan piyanonun başına geçerek ünlü eserini besteler, "Ay Işığı Sonatı"
Kuşkusuz bir yoksunluğun bir başka yoksunluğa tercüman olabilmesi bağlamında da enteresan olmalıdır
Nihayet
Güne gelen yüreğe, emeğe, kaleme, kelama selam ve saygılarımla hanımefendi...
Davidoff
Beethoven'ın Dünyaca meşhur, "Ay Işığı Sonatı."
Nedeni ve niçini.
Anlatımınız ve yazımla ilgili benzetmeniz güzeldi Sn. Taner.
Bunlar sadece bildiklerimizden meşhur olanları. Ya bilmediklerimiz?
Onları kimler ortaya çıkaracak? Yoksa hep perdenin arkasında mı kalacaklar.
Teşekkür ederim.
bu gözle izleyemediğimden utandım :)
muhteşem bir yazıydı/ hiç bir yemek programı bunca etkilememiştir kimseyi
tebrik ediyorum çok
selin kutucuları görünce yazınızı hatırlayacağım sanırım hep
harika! çok teşekkürler bizimle paylaştığınız için
sevgiler kocaman
Davidoff
Utanacak hiç bir şey yok aslında.
Hani bir el işareti var hepimiz bilir ve yaparız. Şık diye bir ses çıkar.
Bazı yazılar da tıpkı ona benzer.
"ŞIKKK. . ."
Ne tesadüf ki yayını saatinde izleyemesem bile sonradan muhakkak izlediğim bir programdan bahsetmiş olmanız beni çok mutlu etti. Hayat enerjisi yüksek olan ve bunu çevresindekilere yayan insanlara bayılıyorum. Selin hanım da öyle biri bence. Ve sizin yazılarınızda hep bana aynı etkiyi göstermekte.
Geçenlerde gözümü kapatıp yemek yapmaya değil( çünkü cesaret edemedim) sadece su koymaya çalıştım. Sonuç mu her yer göl oldu...sonra kulaklarımı tıkayıp ezbere bildiğim melodiyi piyanoda çalmayı denedim ve bu arada da kaydettim; sonuç pek fena değildi. Bunları düşünmeme denememe sebepte elimizdekilerle neler yapabiliriz ya da neler yapmıyoruzu sorgulamaktı.ben kendime de 10 yaşındaki kızıma da ders verdim bence çünkü beni gördükten sonra o halimle piyano derslerine de daha sıkı sarıldı, kendisi suyunu almaya da başladı. Hayata uzak kalmamak gerek , yapabileceklerimizi de ertelememek.
Teşekkürler yazı için
Sevgilerimle
Final cümleleri her zamanki gibi... Bir kaç makas darbesi ama vücuda değil, ruhumuzu güzel göstermeye yönelik..
Tebrikler
Selamlar hanımefendi,yazınızda öyle bir lezzet vardı ki ;yorum yapmadan geçemedim.Büyük adanın lezzeti ile aile olmanın güzelliği,yemek yaparken yapan hanımefendinin içtenliği ve renklerin hoş armonisi hepsi yazının içinde öylesine sarmaş dolaş olmuş ki tadından geçilmiyor.
Ustalıkla harmanladığınız bu lezzetleri hoş bir nesirle bizimle paylaşmanız güzel bir paylaşım olmuş.
Kaleminiz hiç susmasın.Esenlikler diliyorum efendim...saygılar,selamlar
Davidoff
Güzel yorumunuz, beğeniniz için sağ olun Semiray Emre.
Teşekkür ederim.
Ders niteliğinde bir final oysa birçoğumuz değil soğanlı herhangi bir yemek yapmayı bir omlet yapmayı bile bilmeyiz.
Özellikle bayan kardeşlerimizin ilgi ile okuyacağı bir nesir...
not; Fakat yazının arka fon rengi biraz göz alıyor mat olsa daha iyi gibi olur sanki. ☺
tebessüm ile değerli insan
Davidoff
Unutmayalım Xanthi, bugün dünyada ve tabi ki ülkemizdeki gurmelerin, aşçıların büyük bir çoğu beylerden oluşmaktadır.
Fon değişimi fikri için çok teşekkür ederim.
Sağ olun.