- 997 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
KÖYLER HEYBEMDEKİ SÖZLER
Köylerdeki yüzlerce gözlerden alınan öyküler heybemde birikti işte yaşam yükü sırtımda. Onlar yaşadı ben anlatıyorum. Yüzlerce yaşlı, çocuk ve gençlerin gözlerine bakıyorum edilen kısa cümleler var, ne çok şey anlatmaktalar.
En çokta yaşamışlıkların gözdeki donuk bakışları gözüme çarpıyor "söze gerek yok" dercesine, bir diğeri hemen anlatıyor daha sormadan "onun derdi bu" kendide suskun ve sessiz onaylayan gözlerle "evet" öyle demekte. Belli ki anlatmaktan yorulmuş yada insanlar kaçmasın diye sessizleşmiş. Birde dur yapma diyeni de yok. Sesleniyorum hemen "hadi bakalım diyorum yeniden başla olanı, kalanı, gideni ,geleni gör artık yetti gayrı üzdüğün kendini, gidene kim ne yaptı. Öyle erzem öyle ilginçliklerle doluki yaşam, "hangi birini tutsam elim ve yüreğim kalıyor, hani geri alsam düşecekler orda, bıraksam dönmem gerek" deyişlerle ayrılıyorum. Bir çocuğun sevinç çığlığı, bir yaşlının yaşama isyankar haykırışıdır köyler, alsak alamadığımız satsak satamadığımız, donuk kaldığımız yerlerdir köylerimiz.
İçinde buram buram yaşanılmışlıkların hasretin özlemin vede gurbetin ta kendisidir. İnsanların boş bakan gözlerindeki yaşanılmışlığıyla insan durmadan duraksamadan akan zamana karşı koşuşturmuş vede sendelediğinde de eyvah ki! eyvah demiş, dedirtmiştir insaoğluna.Bir sesleniştir ki "kimseden hayır yok" serzenişleri, "herkes sağ olsunda evinde olsun" tesellisiyle "aman acısını ALLAH göstermesin evlatların" deyişleriyle. Vefasızlık kol gezmiş buralarda insaf almış başını gitmiş gelmeler anlık ,kalmalar kendince bencilleşmiş zamanla, heybesini dolduran kaçmış adeta heybeyle gitmek yerine.
Karamsar gelmesin gerçek bunlar, torun torba sahibi olanlar şehir hayatına adapte öyle olmuşlar ki tarih kokan ve her adımında anne, baba, dede ve nenelerin yaşadıkları zorluklar dahi hikayeleştirilmiş, dinleyeni az mı? dersiniz var varda nasibini alamamış, daha iki gökbek ötedekini değil yanıbaşındakini tanımayan insanoğlu. Acaba jakuzilermi akuaparlar m?ı köylere gitmeliydik. Oysa harabelerden süzülen sesler "burdayız görmüyorusunuz" demekte, esen rüzgar dut ağacının altında oturanları çağrıştırmakta hala, üç adım atan eşşek bile yorgun duruyor, bakın işte olana eskiden dört nala atlarla yarışırken pek çalışkandı, İnekler pek masum geldi , hergün aynı yolu aşina yürmekten, tavuklar hazıra kondu sabah akşam çöplükte eşelemiyorlar, ötmüyor horoz vakitli. Ekolojik dengenin insan göçleriyle bozulduğu gerçeği tam karşımızda.
Köy kahveleri, köy odaları yorgunlukların atılıp,ciddi ciddi konuşmaların yapıldığı ahkam kesildiği vede şakalaşıldığı rahatlama yerleri günlük haberlerin dilden dile dönüp durduğu "ne olacak bu milletin hali dendiği" yerler. Eskiler sırtlamış yükleri yorgun argın evdeyken gençler kahvede artık, bir iki el tavla ve okey oynanan yeni oturak evlerine hani olgun oturaklı insanların gittiği kahvede yüzlerce çayın arasında bir kahvenin içildiği kahveler, aynı anda bakkaliyede olan bu yerlerde sakızın, şekerin, yağın, tuzun ve kaymaklı biskivilerin taneyle satıldığı vede ihyaçların sınırlı kalemlerle de olsa yaşamı idame ettirecek kadarını bulunduran kahveli bakkalarımız. Buralar o dönemlerde sadece çocukların uğrak yeriydi şöyle derdi çocuklar "annem diyor ki bize yarım kilo şundan ver ama deftere yazacaksın emmi yada dayı, babam verecekmişle alınan ihtiyaçlar, bakkalcı amcanın kalın ve de kenarları kıvrak defterleri. Bizlerin kredi kartına ihtiyaç duymadan insana olan güvenin yansımaları bakkal defterleri, terazilerin henüz hassaslaşmadığı zamanlar. Kilo yerine ölçü bareminde su bardağının kullanıldığı, belki de bir taş parçasına eşdeğer ağırlıkları, insan ağırlıklıklarının hatırnazlığın geçtiği anları yaşayanlar, hiç anlattınız mı? yeni nesil çocuklarımıza.
Gittim geldim mekik dokur gibi dokundum insana, en kötü anımda gördüm ki, geride bıraktıklarımız, bizlerle yaşam buluyor, yine gel bizede gel deyişlerle.
Yakamızdan paçamızdan tutanlar ordan oraya savuranlar gitmek isteyenlere "ne işin var oralarda" diyenler bırakında az da olsun soluk alsın ciğerler, duyguların yorgun ve yoğun olduğu bu köylerde "geldik bir yol el öpmeye, gönüllerde yer etmeye, duaları alıp gitmeye" diyelim. Küçük köy kahvelerine girelim, diyelim diyeceğimizi, dinleylim sizleri yaylaların bağların bahçelerin bizsizliğini giderelim. Çocuklarımız hep gülsün yaşlılarımız sevinsin bizler onların dizlerinin dibinde yer alırken hatta hava bile atsınlar torunlarım geldi, çocuklarım geldi deyişlerle.
Yazan/Hülya COŞKUN
YORUMLAR
"Orda bir köy var uzakta / O köy bizim kyümüzdür / Gitmesek de gelmesek de / O köy bizim köyümüzdür" Ahmet Kutsi Tecer böyle demiş.Doğru söylüyor üstad.Bu köyler bizim.Yıllar sonra döndük biz.Bir altı ay köydeyiz.Oğulcuklu'yuz.Çocuklar da geliyor.Hele torunlar.Ayrı bir dünyadalar sanki.Onlarla daha bir sarılıyoruz yaşama.Doğayla baş başa.Çocukluğumuzu,geçmişimizi yaşıyoruz.Zaten o içimizdeki deli çocuk bir türlü uslanmadı a dostlar! İyi ki de uslanmadı.
Heybenizdeki sözler hiç bitmesin.Selam ve saygıyla...