11
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1533
Okunma
dört tarafı sularla kaplı bir yerde düştüm
işte öyle bir derde
zaman zaman değil
mekân
mekân
uyurgezer günler
geceler
öyle bir yer ki
ne rüya
ne gerçek
deniz uzak değil amma
ben uzağım
ben uzağım nedense ona
öyle derin bir uykuda
öyle derin bir uykudan uyanmış
bakıyorum etrafıma
başımda korkunç bir ağrı
yani zindanımdayım uyanmamacasına
kalkmalıyım ama
saat kaç
günlerden ne
yılın hangi mevsimindeyim
denize gitmeliyim koşarcasına
dermanım yok
yok
denizle konuşacaktım oysa
konuşmalıyım dalgalar susmadan
etrafımda kaçışan boşluklara düşüyorum
üşüyorum çok
kışım gelmiş
kışım
kuru dallara tutunamadan
ak saçlı ağaç
ak saçlı ağaç
dallarını sark ne olur köşe bucak
kıvrıl sola dön
sonra sağa
sonra
sonra bende bilmiyorum
az git
uz git
dere tepe düz git
yollarına kuruyan yapraklar
belki bulurum
belki doğrulur tutunurum
belki kurtulurum düştüğüm çukurlardan
kuru gölgene de sığınırım belki
düşmekten yoruldum
dizlerimin bağı çözük
acizim anla
senden daha kuruyum
inan ki dallarını kırmam
kıramam
halimden anlayan tek
ne yapsam
kapılar kapanıyor yüzüme
ben neredeyim sahi
denizle buluşacaktım
denizle konuşacaktım oysa
artık
aşka batmayacaktım
aşka aşkla bakmayacaktım
yanmayacaktım
yanmayacaktım hiç bir şeye
hiçbir
sözleri maziye kaptırdım
gözleri
gözleri ahhh
ahhhhh
gözlerimin gerisinden fışkıran damlalar çöle değin
feryatlarım kıyılarda
kıyılarda sis değil
buhar değil
uyudum kaldım kuştüyü yatağımda
dikenleri battı ama
yine de
yine de uyanamadım
uyanamadım yıllardır
yıllardır uyurgezerim
boşluğunda derin kuyuların
zindanında uykuların
anaforların
yosun yeşili
sabahların davetindeydi saba
sabahlarda şimdi yas
sabahlarda tasa
oysa gözlerinin çukurunda kendimi bulacaktım
kayboldum uykularda
kayboldum zindanımda
kendimi bulacaktım oysa!!!
kendimi bulacaktım oysa düştüğüm çukurlarda!!!
Ayşegül Dinçbaş
5.0
100% (1)