0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1064
Okunma
İnsan, en çok kendinin katili olur, denemeler yoluyla.
Kendi sesini, empire state binasından atarsın tutmazlar.
Birinin üzerini doğrultmuşsan silahını,
İlk önce kendini vurursun.
Birini yıllar önce hatıralarını sakladığın
o yırtık dağarcığından çıkarınca
Dersin ki ben mi yaşlandım
Sen mi genç kaldın?
Anıları, yok edemez hiçbir sihirbaz.
İnsan, kendini yargılamaya
hiç bir zaman başlayamaz
Hep aynadan yüz çevirir
Bu kan görünce, bayılmak gibidir biraz.
Bu biraz da kendine kör olmaktır.
Ölüm,hayatını çekince
Tek ayağından çukura
Şefkat giyer üzerine insan
Pişmanlıklar kapısını zorlayınca.
Yola çıktıklarını, yolda bulduklarınla
Yürümek için yol yaparsan
O yolların üzerine basarsan
Mesala işin bitince bastığın gibi izmarite, ayakkabında izi kalır.
Söyleyememek,
En az zararla atlatmak demek değildir
Her zaman.
Insan,en büyük soykırımı kendine yapar
En çok kendini yağmalar, kendini yakar,
En çok kendini kurşuna dize
Kendi gözlerinin önünde.
Pişmanlık, tırnak gibi batmaya başladı mı
O tırnak yerinden sökülecek demektir.
Sevgili anneceğim:
Size içimin
karanlık, korkunç, fütursuz,
Solgun, renk çığlığını
Size içimin
bir işe yaramayan, vazgeçilmiş,
terk edilmiş anılarla dolu bodrumunu
Göstermeyi ne çok isterdim.
Lakin orası
eğilip bakmak fiiliyle görebileceğiniz
bir kuyu değildir.
Sonsuz, uçsuz, bucaksız, sınırsız,
vatansız, aşksız, insansız bir yerdir.
Sizi oraya indiremem
sevgili anneciğim
Siz beni hep güçlü hayal ettiniz
Orası,
Acılar denizim, ümitsizlik ekili ovalarım,
çorak düş tarlalarım, çürük düş kırıklarımdır.
Orası gereksiz,
işe yaramayan, canından ümidi kesilmiş
eşyaları koyduğumuz,
tavandaki odanız gibidir.
Anneciğim, benim içim elektriksiz köylerin,
köyden uzak karanlık ovaları gibi korkunçtur.
Benim içim sizin göçebe alnınız gibi engebeli
Gözleriniz gibi tenha
Elleriniz kadar yalnız
Zaman kadar ıssızdır.
Anneciğim,
Ölüm, damarlarımda deli taylar gibi koşmaktadır.
Anneceğim,
Ölüm, baharla çağlayan nehirler gibi çoşmaktadır.
Deve gibi sırtında taşıyor insan ölümünü
Kaplumbağalar, öldüklerinde kabuklarına gömülür.
Sevgili anneciğim,
Tüm dingil yaralarımı
Senin pencere önlerine gömdüğün
Kırmızı biberler gibi
Yaralarıma gömdüm.
Sevgili anneciğim,
Siz küçükken hep bana
büyüklerin eskilerini giydirirdiniz
Onlar hep bana bir kaç beden
Büyük olur
Ya da bir kaç senenin planı yapar
Bir kaç beden giysiler alirdınız.
Sizden kopya çekmiş olacaklar ki
Üzerime büyük tanrının bana diktiği
Hayat denen bu elbise.
Içim:
Hitlerin gaz odalarından
Amerikanın atom bombalarından
Kitle imha silahlarından
iletişim araçlarından
siyasetçilerden
yeni düzenden, düzmeceden,
ekonomiden faizden
hisse senetlerinden ilahiyatçılardan, yahudilerden,
paralel yapılardan
Daha tehlikelidir.
Anneciğim,
Sizin gül kokan ayaklarınız
Benim ömrümün dikenlerine
Bassın istemem.
İçine yıldızlar serpiştirilmiş gözlerinizin
İçine, umutlar, yeni gün, akasya ağacı saflığı
yükleyip sefere çıkardığınız oğlunuzun,
Batışını seyretmesini istemem.
Anneciğim,
Elleriniz
Her gün göğsümde büyüttüğüm
Özgür Kudüs hayalidir.