2
Yorum
9
Beğeni
4,8
Puan
4320
Okunma

ki batacak
şehrin mavi kasıklarında güneş birazdan
birazdan gece olacak
birazdan bolca ayaz . . .
çili dökülmüş bir kaç sardunya saksıda duracak
ağaçlar sonbahardan kalma gövdeleri çıplak
yalınayak düşler koşacak kaldırımlarda ayak izlerini bırakmadan
. . . /
üşümüş serçeler
aç kediler
tekmelenen köpekler
mendil satan çocuklar kalacak sokakta . . .
sen yine gelmeyeceksin
ben denize hiç dökülmeyen nehirler salacağım yüzümün ayaza durmuş coğrafyasına
içimde ki piç’i tutup salıncaktan düşüreceğim
hiç doğurmadığım bebeğimi bir kaşık yardımıyla boğacağım kendi öz suyuyla . . .
sen gelmeyeceksin
ve benim en uzak köşesine kadar kırılacak kalbim yine . . .
ben sensiz ne kadar çok şehir gördüm böyle
ne kadar büyük yangına denk geldi etim bilsen
bilsen
ürkmüş bir serçe gibi kaçıncı saklanma isteği bu bir ağaç kovuğuna
kaçıncı kış uykusuna yatma düşüncesi bu mevsimsiz
tutup kendi gölgemi iki mandalın ucuna sıkıştırıp çekiştirdim bütün gece
bütün gece bekledim
saat bir
saat iki
saat üç
kaç defa akreple yelkovanın sevişmesine şahit oldu gözlerim
biliyormusun
kaç dakika daha doğurdu yelkovan her sevişmede
kendi saçlarımla bir ilmek yapasım var
boynumun dudak izlerinin kaldığı kuytularına
kendi özümle kendimi yüzlerce kez öldüresim
ah sevgilim
sen ne kadar da güzel gelmiyorsun böyle . . .
Ebru Karayel
5.0
90% (9)
3.0
10% (1)