3
Yorum
24
Beğeni
5,0
Puan
1233
Okunma
bizim bir adımız var
künyemizde kambur
içimizde kuyu
anıldığında zemheriyi bahara üzümü şaraba çeviren
hafif kısa boylu
herkese sevimli bir hikayeyi anımsatan bir ad
an gelip tarihin tozlu sayfalarına dipnot diye düşülen...
teneşir kokusundan tebeşir tozundan
leylak yahut papatya yarasından
fışkırıp kadim kelamların çok ötesinden
yüreğinize mıh gibi çakılabilir
o an sardunyalar pencerelerden yollara eğilir
yaranız kabuk tutar
ve üveyikler sürüyle geçer üstünüzden...
bizim bir ıslığımız bir de ıssızlığımız var
suyu ayakları sanan nilüferlere
çiği gözleri sanan şebnemlere dokunup
ellerimizi antetli kağıtlara tutuşturan
hafifliğini sözün
ağırlığını hüznün uçurumlarına salan...
bir de gözlerimiz var
dalgın dağların sisine bakıp
yarin bakışında bir ceylan duruşu bir filinta salınışı
gözbebeklerinde en yaman kokular arayan
biraz daha anlatsam dağlarınız ırmaklara taşar
parmak uçlarınız yanar...
bizim bir de yaramız var
hançeremize kandan bir elif sokuludur
yüreğimizde uçsuz bucaksız bir yiv
gözaltlarımızda isli bir yarım ay
el eleyiz
kol kolayız bağır bağırayız
gam içindeyiz
dert içinde derindeyiz
ama birbirimizi duymuyoruz
aşkı onaylayan sözcüklerin öptüğü bir cetvelle
tarihe koyu çizgiler atıyoruz durmadan
biraz daha aydınlansın diye dünya budur tek derdimiz...
5.0
100% (15)