8
Yorum
13
Beğeni
5,0
Puan
1202
Okunma

Bir yeni yıl sabahında tefekkür...
Hayatın takviminden bir yıl daha kopardık;
Bezm-i Elest’e nispet ne bulduksa apardık.
Devşirip dest eyledik türlü türlü ibretler
Edindikçe kemâlât bahşedildi nimetler.
Serdedelim fikrimiz zihinde kalmasın sır
Her devirde insanlar olsun ilme muasır.
Toprak oldu hayatın ağacına payanda
“Kün!” Nidası semâda yankılandığı anda.
Balçığa ruh üflendi bir insan çiçeklendi
İradeye râm oldu mevcudata eklendi.
Âdem dendi adına ondan kulluk beklendi
Melekût âleminde merbutlar öbeklendi.
İrade-i Küllîye mahlûkça tasdiklendi
Secde emrini alan İblis Rabb’e diklendi.
Huzurdan tard edildi belli mühlet verildi
Mühletin sonrasına keskin bir hat gerildi.
Âdem nesli İblisçe yolundan çevrilecek
Cehennemin nârına gönüllü devrilecek.
İtirazı olanlar, resul emrine tâbî
Yaşantı düzenledi; yol çizdiler, kitâbî…
Ard ardına verildi insanlığa dört kitâb
Dört kitapta Yaratan kuluna etti hitab.
“Kitab ile bildirdik türlü ahkâmı size;
Nefsinizi getirin, secdeler ile dize.”
Hitabın muhatabı âkil ve bâliğ kişi
Düşünmeye sevk oldu zorlu değildi işi.
“Nefsini koy kenara, aklına uy!” denildi
Aklına uymayanlar hep nefsine yenildi.
“Rabb’ınızı tanıyın çıkmayın yoldan dışa
Nasılsa dönersiniz toprak olarak başa.”
Yoldan dışa taşanlar: “Uyduk –dedi- şeytana!
Bir fırsat daha olsa, secdede varsak tana!”
Lâkin vakti hakikat geldi son nisabına
Ömür defteri bitti bakıldı hesabına.
Münker-Nekir’e kaldı hesabı yüze vurmak
Sararmış bir çehreyle nasıl şey Hakk’a varmak?
Yaşarken günü birlik muhasebe yaparak
Kâr-zarar hesaplardık rakamları çarparak.
Akşam dükkân kaparken kasayı tutturduk hep
Ömür denen dükkânın kasası nasıl acep?
Sormadıksa bir ömür son ânda telâş niye?
Nefesler tamamlandı kalmadı tek saniye.
Üç yüz altmış beş günü bir takvime sığdırdık
Takvimin son gününde gökten yıldız yağdırdık.
Eğlendik, çokça güldük; kutladık günümüzü
Döndürdük belki nâra bilmeden yönümüzü.
İstikamet bizden mi, yoksa İblis mi çizdi;
Gittiğimiz bu yolu, Levh-i Mahfuz mu yazdı?
“Hiç akletmez misiniz?” Diye soran Halık’ın
Sualine cevabı, nice olur Mahlûk’un?
Son kerteye geldikte nefes gırtlağı tıkar,
Mahlûk, burada durur; suçu nefsine yıkar.
Güya nefsimiz imiş lüp lüp haramla doyan
Kendimiz değil sanki aklı yolundan koyan.
Okşamadıksa bir yetim başını şefkat ile
Merhamet muhabbeti nasıl dolanır dile?
Komşumuz aç yatarken tıkındıksa görmeden
Örtündükse yorganı aç-açığı sormadan.
Şehidin yetim, dulu, gözü yaşlı ağlarken…
Nasıl huzurla yattık bir yanda kan çağlarken?
Hakikat böyle miydi insanlık denen âlem?
Karanlığa gömüldü minarelerde alem…
Muhtacız biz felâha ey âlemler penâhı
Kul, mekândan Muhacir, sana döndü cenâhı…
-muhacir bozkurt- Mustafa KÜTÜKCÜ (01.01.2016 – DENİZLİ.)
5.0
100% (10)