Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
abdullah  inaler
abdullah inaler

YOLCU

Yorum

YOLCU

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1043

Okunma

YOLCU

1975 yılı ocak ayında Hv. kuvvetleri personeli olarak görev yapan
3000 yakın, kara ve deniz kuvvetlerindende yüzlerce astsubayın katılımıyla haksızlıkları ve bundan doğan mağduriyetlerini duyurmak için protesto için 2 gün mesaiye gitmediler.Astsubay eş ve çocukları Ankara,İzmir,İstanbul ve diğer şehirlerde,haksızlığı protesto yürüyüşü yaptılar.Bu nedenle askeri mahkemde yargılandılar.
Bazıları astsubaylar yargılanmadan ordudan ihraç edildi, diğerleride en az bir sene hapis cezası aldı
ve sivil eşler bile ceza ladı,terfi edemediler
Bende bir sene ceza aldım, 2 ay eskişehirde ki tutuklulukla beraber 4 ay hapis yattım..
cezamın kalanını Bandırmada yattım
Bu uzun şiirimsi yazı o günlerden kalan bir karalama notlarından toparlama.

YOLCU

Sabah
Geçen sabah ki gibi
Hiçbir ayrıcalığı yok sanki, dünden
Herkes kalkmış işine gidiyor
Benimse hiç acelem yok.
Giyindi dostlarım
Bense hala büzülmüş yatıyorum yatağımda
Ve uykuya akıyor gözlerim
Önce Ahmet geliyor yanıma
Öpüyor beni sıcak
Sonra Talat, sonra Memed
Acımsı bakışlar hissediyorum yüzümde
Ağlamaklı oluyor gözlerim
-Haydi güle güle,
-Haydi güle güle diyorlar
-Gidince yazarsın bize
Kapının gürültüsüyle birlikte
Ayak sesleri alıp götürüyor onları
Ve yavaş yavaş yitiriyor
Tozlu merdivenlerdeki gürültü kendini

1

Kentimi, insanlarını ve dostlarımı
Ne zaman görürüm, artık bilemiyorum
Çünkü bu kent’ten artık gidiyorum
Önümde dopdolu bir valiz, içimde bir eziklik
Bir de tarifsiz bir sevinç
Gidipte dönmeyen arkadaşlarıma kavuşma sevinci
Belki dönerim
Öyle ya..
Belki dönemem bunu biliyorum
Belki kentimin sokaklarını son kez çiğniyorum
Ama umut bu ya, peynir ekmek gibi tükenmez
Geleceğim, geleceğiz,
Sevdiklerim, sevdiklerimiz ve kavgamız için
Geleceğiz sevgilim....
Biliyor musun sevgilim
Zamanı durdurmak, nokta koymak geliyor içimden
Seninle olmak için sonsuza değin

2

Saat. 08.15
Biliyorum
Şu anda yürüyorsun bensiz
Ve beni görmüyorsun son bir kez
Bir zaman akım seyrediyorum ardından seni
Üzerinde hala o üç senelik yeşil palto
Saçlarını sarmış siyah bir atkı
Boynun öne düşmüş, üşüyor musun ne.!
Yürüyüşünse bir cenaze, bense tabuttaki ölü
Götürüyorsun beni, umutların yitik
İçinde sonsuz bir hüzünle
Eskişehir askeri cezaevine

3

Yavaş yavaş akşam kızıllığında
Kızıllığa bulanmış dağların ardında
Kaybolmaya başladığı gibi güneşin
Sen de...
Caddelerde çoğalmaya başlayan
Öğrenci arkadaşlarının, işçi kardeşlerinin
Arasına karışıp kayboluyorsun
Ve artık göremiyorum seni
Kalbimin derinliklerine dalıp gidiyorsun
Ve gitmek
Zamanı geliyor artık bu kent’ten
Otobüs çalışıyor
Şöför bağırıyor kalın sesiyle
-Yolcular tamam mı..?
-Tamam diyor, muavin külhan bir sesle
Kımıldıyoruz yavaştan
Ve dönmeye başlıyor tekerlekler

4

Koltukların yarısı boş
Önüm boş, yanım boş
Orta yaşlı bir kadın sağ ön tarafta
Yanında ufacık sevecen bakışlı bir çocuk
Oturuyor sessizce.
Birde çok görkemli bir kadın
Kuşkusuz burjuva
Oturuyor ardımda, hem de kasıla kasıla
İki de güzel kız arkalarda
Yüzlerini zor görüyorum geriye baktıkça
Çatışıyor bazen bakışlarımız
Ama
Hemen kaçıyor birbirinden
Bu yasak çatışmalarımız


5


Büyükçe güzel olanı
Pencere dibinde oturuyor
Ara sıra kaçak bakışlarla
Okuduğum gazeteye bakıyor
Bende ona bakıyorum
Bakarken de utanıyorum
O güzel genç bir kız
Bense cezaevine giden suçlu bir suçsuz
Yineliyorum bakışlarımı ona,
Elinde ki küçük bir kitaba
’Bekir Yıldız’dan bir öykü’
Bu dünyadan bir atlı geçti
Kuşkusuz o da bizden
Çünkü ayni bakıyor bakışlarımız
O da hissediyor benim onunla olduğumu
Gidip konuşmak istemi geliyor onunla bir şeyler
Kadın erkek ilişkilerinden uzak
Başkaca bir şeyler anlatmak istiyorum
Kavgamızı, davamızı anlatmak istiyorum
Ve seni ne değin sevdiğimi
Seni anlatmak istiyorum
Seni anlatmak, ama utanıyorum
İyice pencerenin dibine sokulup
İyice sana sarılıyorum
Ve seni yaşlı gözlerle bıraktığım ağacı anımsıyorum
Gözyaşlarımızla yeşerecek
O umut, o özgürlük
O mutluluk ağacını


6


Otobüs gidiyor
Yeşiller içinde yatan tarihi bir kente doğru
Uludağ’ın bembeyaz olmuş zirvesi
Maviliklerde kaybolup gidiyor
Geri dönüp o kıza bakmak geliyor içimden
Ve bakıyorum
O da bakıyor
Arkadaki boyalı burjuva bakışlarda ortak oluyor
Tedirgin oluyorum bu bakışlardan
Ve çeviriyorum bakışlarımı sana
........
Gözlerin gün batımı
Yağmur mu yağıyor ne !

7


Emin ol sevdiceğim
Seninle dolu olduğum günlerde bile
Hiç seninle olmamıştım böyle
Hiç dolmamıştım seninle, sonsuz sevgiyle
Her şeyde seni görmek
Otobüsün içinde uçuşan notacıklarda seni hissetmek
Duygusallıkta olsa ,o kadar tatlı bir şey ki
Tarifsiz anlatamam

8

Doğayı ve zamanı yırtıyor hızımız
Bir ışık gibi Bursa’ya giriyoruz
Ve başlıyoruz
Bu yemyeşil beldeyi
Yeşili, çekirgeyi seyretmeye
Bursa deyince belki usa
Yeşilliği, şeftalisi, bıçakları
Yatırları gelir ama
Benim usum her nedense çok uzak bunlara
Yeşil yeşil Bursa ipeklisi gelir
Kapalı ceza evi gelir
Nazım gelir usuma
Ve nazımın yitirdiği seneler gelir
Çektiği eziyetler, işkenceler gelir
Yazdığı en güzel dizeler gelir
Halkı için
Vatanı için, tüm sevdikleri için
Ve masmavi gözleri gelir
Her nedense benim
Bunlar gelir usuma

9

Otobüs duruyor, insanlar iniyor
Bursa garajı insan kaynıyor
Otobüs geliyor, otobüs duruyor
İnsanlar iniyor, köylüsü, kentlisi
İşçisi esnafı
Genç kız iniyor
Ve sende benimlesin
Ellerin ellerimde
Geziniyor ayaklarımız garajda
Bir sürü insanlar bir sürü dükkanlar arasında
Birden
Bir gürültü kopuyor kapalı çarşıda
Cıvıl cıvıl ilk okul öğrencileri
Ve yanlarında öğretmenleri
Dolduruyorlar vitrin önlerini
Bozuyorlar görkemli görünümlerini
Eski yırtık giysileriyle
Bilmem hangi köyün garipleri

10

Ve güzel bir kadın öğretmen incecik tatlı sesiyle
Çocuklara sıraya girmesini söylüyor
Ve bir soru yöneltiyor..
- Çocuklar Bursa’nın neyi meşhur?
Ama bu soruyu birkaç çocuk duyuyor
Diğerleri itişip, kakışıp oynaşıyor
- a.. diyor birisi
Bir havluyu gösterip
-Pempe panter..pempe panter
Hepsi o yana bakıyor...
Sonra afacan cıvıl cıvıl bir çocuk
Bilmişlik görünümünde çar çabuk
- Şeftali öğretmenim
- Camileri öğretmenim
- Aferin diyor öğretmen büyük bir gururla
övünücü bakışlarla süzüyor bizi
Ve tekrar bir soru yöneltiyor çocuklara
- Başka diyor, başka neyi meşhur
Çocuklarda ses yok..!
Bakıyorlar suskun bakışlar öğretmene
Düşünüyorlar içlerinden
Acaba başka neyi meşhur, neyi meşhur?
- Çocuklar diyor öğretmen
Unuttunuz herhalde
Bursa’nın garajı meşhur
Peki diyor bu kez
- Biz buradan neler satın alırız
Yine çocuklardan ses yok.
Bakıyorlar öğretmene sorucu bakışlarla
Bu kez ben bağırıyorum içimden
Yırtılırcasına gırtlağım.
- Hiç bir şey satın alamayız öğretmenim,
Hiç bir şey satın alamayız.
Biz işçi, köylü, memur çocuklarıyız,
Hiç bir şey satın alamayız..
Hiç bir şey...hiç bir şey.

11


Hah diyorsun sen
Hah....
Bak işte bizim çocukta orda
Ellerin ellerimde, gözlerin gözlerimde
Sıkıyorum avuçlarını büyük bir istemle
Ve bakıyorum esmer çilli çocuğumuza
Çilleri ayni senin çillerin
Bakışları ayni benim bakışlarım
Bakıyor mutluluk, özgürlük saçan bakışlarıyla
Mutluluktan kızıla çalan gözlerimize
Sıkı sımsıkı tutmuş elinden
Kızıl saçlı güzel bir kızın
Sımsıkı sarılmış kaçmasın diye
Birlikte bakıyorlar,
Onlar için yaratacağımız
Özgür mutlu günlere

12

Saat on bir
Herkes yerini aldı
Otobüs kalkıyor
Cama yaslanmış oturuyorum
Ve Bursa’da ki sevgiliye el sallıyorum
Ne değin ıslak yerler
Ne değin yağmur gözler
Ne değin nemli çiller
Ve gökyüzü patlıyor
Gözbebeklerimde


13


Gidiyor...
Otobüs gidiyor
Yolcular gidiyor
Ve biz gidiyoruz
Dört duvar arasına
Parmaklıklar ardına doğru

14


Yanımda
Yani yan koltukta
Yepyeni bir yolcu
Saçları sakalları kırlaşmış
Elli beş altmış yaşlarında
Sevecen görünümlü bir baba
Elimdeki gazeteye bakmaya çalışıyor
kuşkusuz yazıları seçemiyor
Ve anlıyorum onu okumak istiyor.
Belki bende çekiniyor
Uzatıyorum ona gazeteyi
- Buyur baba okumak ister miydin?
Alıyor elimde gazeteyi
Daldırıyor bakışlarını sayfalara
Ve mırıldanmaya başlıyor

15


Yol ve zaman
Hızla kayıp gidiyor altımızdan
Uludağ’ın karlı tepeleri
Bizi seyrediyor uzaktan bembeyaz bir bakışla
Sonsuz sevgimizden bahsediyor
Türküler söylüyor üzerindeki kümülüsler
Özgürlük ve mutluluk dolu
Yarının türkülerini...
Genç kız yine arkalarda
Yineliyor o sevecen bakışlarını
Elindeki kitaptan zorla da olsa bana
bense utanıyorum ona bakmaya
Oysa
O değin arıyorum ki o bakışları gözlerimde
Oysa o değin özlem duyuyorum ki
O bakışlara
Onda gördüğüm özlemime
Ve sonsuz sevgime

16

Karlı tepeleri aşıyoruz
Yağmurlu yüklü bulutları altında
Ve yol kenarındaki köylerimizi seyrediyoruz
Yirminci yüzyılın Türkiye’sin de kendimizden utanarak
Son model bir 302
Bir at arabasının yanından şimşek gibi geçiyor
Tekerleklerinden fırlayan çamurlar
Gaz’te gaz’te diye bağıran
Eski yamalı giysiler içindeki
Çocuklar üstüne desenler çiziyor
Koşuyor çocuklar yolda
Yırtık pabuçlar çamur içinde
Ve gazeteler uçuşuyor havada
Çocuklar koşuyor ardından
Kavuşuyorlar birbirlerine
Yeni yeşermeğe başlamış bir ağaç dibinde
Çamurlar içinde
Ah ..diyorum kendi kendime
Niçin köylerimiz hala
Bir taş, bir toprak yığını hala
Bu memleketin gerçek sahipleri
Niçin böyle yaşar
Niçin yaşar her şeyden yoksun
Niçin en çok ezilir
Niçin bu çocuklar gaz’te gaz’te diye bağırır
Niçin...? Niçin..?
Ben anladım ama
Ah.. bir de sen anlayabilsen sevdiceğim.
Birde sen anlayabilsen.

17


Genç kız yine bakıyor
Çünkü ona artık niye baktığımı biliyor
Ve bakıyoruz ayni yöne
Köylerimize, köylülerimize
Fabrikalarımıza, işçilerimize
Ve içinde ezilerek, sömürülerek yaşadığımız ülkemize
Fabrikada, maden ocağında, pamuk tarlalarında
El eleyiz artık
Sen ve ben sevdiceğim
Bakıyoruz ayni yöne, bitimsiz bir sevgiyle

18


- Bir yolcu daha var diyor
Artık bizim emekçi muavin
Çünkü o da bizimle
Kara yollarında çalışan bir işçi
Sessizce biniyor otobüse
Unutmuşlar onu bu çamur yolda
Nereye gideceğini bilmiyor sanki
Kuşkusuz bir yol arıyor
Çıkışsız bir labirentin içinde
Ama artık oda bu otobüste
Genç kız gel diyor ona
Sende gel diyorsun sevdiğim bizimle
Bende gel emekçim diyorum.
İhtiyar baba.
- Yürü be evlat diyor
Gel artık ..ol bizimle..

19


İşçi yorgun
İşçi yitik
Anası ağlamış gün boyu
Çamur yollarda çalışmaktan
Gözlerinin altı çökmüş açlıktan
Elleri, suratı kupkuru
Artık bitmek üzere
Yıllar yılı bel bağladığı umudu
Bir parça ekmek ve sıcacık bir ev
Ve çeviriyor başını tanrıdan
Artık kırgın ona
Artık kırgın ve öfkeli bu düzene

20

Ama
Umut bu ya
Bir damlacık kalmış içinde
Bizi böyle el ele görünce
Yüzünde beliriyor bir gülümseme
Gelip oturuyor tedirgin bakışlarla
En arkadaki yırtık bir koltuğa
- Merhaba arkadaşım diyor, genç kız
Hoş geldin gel otur ön sıraya
Utanıyor çekiniyor
Esmer gün yanığı tenli arkadaş
Yırtılmış papuçlarıyla
Çamurlarıyla yürüyor ön sıraya
Buluyor gerçek nasırlı eller yerini
- Merhaba arkadaş diyorum
Sen de sevdiceğim
- Merhaba yoldaş diyorsun.
- Merhaba evlat diyor ak saçlı baba
- Merhaba kardeş diyor çocuklu kadın
Hoş geldin aramıza
Sayılıp değerinin olduğu dünyamıza
Otur diyorum arkadaş, rahat otur sıkılmadan
Çamurlu toprağınla, açlığınla
Gel otur soluk renginle
Yırtık giysilerinle gel otur
Çoluk çocuğunu, tüm köyünü getir
Bak biz gidiyoruz
Doldukça doluyor otobüs
Gittikçe doluyor
Ve gidiyor açık artık yolumuz

21

Otobüs gidiyor
Benim ineceğim kente doğru
Ben ineceğim ama
O boyalı gözlü, tombul yüzlü
Burjuva kadında inecek
Sen devam edeceksin sevdiğim
O arkadaki genç kızda
İşçisi, köylüsü hepsi devam edecek
Artık bu otobüs geri dönmeyecek
Ve o burjuva kadın yalnız kalacak
Eriyip gidecek kaybolacak


22


Geldik artık sevdiğim, iniyorum ben
İniyorum, çünkü bu yolun kurbanıyım
Biliyorsun
Bir şeyler yitirmeden elde etmek çok zor
Siz yürüyün arkadaşlarım
Özgürlük mutluluk yolunda
Şimdi ben içerdeki arkadaşlarımın yanına gidiyorum
Hani parmaklıklar ardında o çoğaldığımız yere
Ama bir gün gelecek oraya da sığmayacağız
Öyle bir çoğalacağız ki
O parmaklıkları, faşist İtalyan yasalarını
Parça parça edeceğiz
Parça parça arkadaşım

23

Biliyorum
Biliyorum sevdiceğim
Özgürlüğün son günü bugün
Seni sevdiğime ne denli eminsem
Tutuklanacağıma
Parmaklıklar ardına düşeceğimi
O denli eminim
İşte bak gidiyorum
Hem de kendi ayaklarımla
Yanımda ne bir polis
Ne de eli silahlı bir asker var
Ne ellerimde zincir, ne ayaklarımda pranga
Öyle ya kaçmak yok kavgamızdan
Yürüyorum..
Yürüyorum Eskişehir’in buzlu sokaklarında
Özgürlüğün son yudumcuklarını kokluyorum
Eğiliyorum köprünün üzerinde
Seyrediyorum gürül gürül akan
Çamur kokan porsuk çayını
Bir de güzel akıyor ki,
Bir de güzel....

25

Otobüs gidiyor
Otobüsler gidiyor
Bir daha, bir daha ardından
Ve kalbim onların yanında
Sende sevdiceğim
İçimde, ruhumda
Öyle bir yer tutmuşsun ki
Hiç silinmeyecek
Sabıka defterindeki adım gibi

26

Off....
Kollarım öyle ağrıyor ki
Nerden doldurdum bu valizi böyle
Nerden doldurdum bilmem
Sanki içerden hiç çıkmayacağım
Nerden doldurdum
Öyle ya suçum büyük
Öyle ya çok büyük suç işledim
Adam mı öldürdüm...! Hayır
Kaçakçılık mı, dolandırıcılık mı yaptım.!
Hayır
Öyleyse ne yaptım
Ne mi mi yaptım
Uyandım arkadaşım uyandım
Çok değil sadece hakkımı istedim
Emeğimin hakkını istedim
Adaletsizliğin eşitsizliğin bitmesini istedim


27


Hava kurumu kuru
Soğuk mu soğuk
Terliyorum.
Bakıyorum kar mı yağıyor ne...!
Beyazlıklar uçuşuyor havada
Birde, bir güzel koku geliyor burnumun ucuna
Kar kokusu mu? kadın kokusu mu?
Ama anladım.. Açlık kokusu bu
Oh be nihayet açlığımla baş başayım
Birden o kokuyla, açılığımla
Atıyorum kendimi porsuk kıyısında bir lokantaya.,
Bir porsiyon kuru fasulye, bir porsiyon pilavla
Tulumba tatlısıyla yok ediyorum onu..
Parça parça ediyorum açlığımı,
Dişlerimin arasında ezim ezim eziyorum,
Bir daha karşımız çıkmasın diye
Her gün binlerce yoksulu öldürmesin diye..

28

Çıkmak istemiyorum
Oturuyorum bir sigara içimi cam kenarında,
Porsuk sessizce akıyor, ben ona bakıyorum
Kim bilir ne sevdalar böyle sessizce akıp gitti yaşamdan
Bir sıkıntı basıyor, sığmaz oluyorum kendime
Dışardayım
Ve yürüyorum
Bir dolmuş kornası, kalkan bir el
Pikaptan gelen bir ses...
- Dağlarına bahar gelmiş memleketimin
Artık iyice yaklaştığımı hissediyorum nemli duvarlara
Gürültüsünü hissediyorum demir parmaklıkların
Ve son demleri özgürlüğümün
Ve ben gidiyorum.

25.02.1975
Eskişehir. Ask. Ceza ve Tutukevi

Not : 8 Ocak ile 21 Ocak 1975 yılı tarihleri arasında değişik hava kuvvetleri birliklerinde teknik personel olarak görev yapan 3000 yakın Astsubay. kara ve deniz kuvvetlerinden de katılan ve destekleyen astsubayların katılımıyla haksızlıkları ve bundan doğan mağduriyetlerini duyurmak için protesto için bir ila iki gün mesaiye gitmediler. Bu nedenle askeri mahkemede adil olmayan koşullarda yargılandılar, bunun sonucu bazıları ordudan ihraç edildi, bazıları da en az bir sene hapis cezası aldı ve terfi edemediler
Ben de bir sene ceza aldım, iki ay Eskişehir’de ki tutuklulukla beraber dört ay hapis yattım, cezamın kalanını Bandırmada yattım. Bu uzun şiirimsi yazı o günlerden kalan bir karalama notlarından toparlama.

Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri Değerlendirin
 
Yolcu Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Yolcu şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
YOLCU şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL