11
Yorum
23
Beğeni
5,0
Puan
2034
Okunma

Nedamet yüklü fısıltıları kar bildi insanoğlu
Ve yuttu boğazında düğümlenen son lokmayı;
Mezhebi genişti ne de olsa,
Ateş olan yerden çıkan duman,
Zaman zaman kılı kırk yaran
Yeri geldi mi korkan gölgesinden.
Bir tufandı hepi topu,
Akla zarar bir karabasan
Hele ki hidayet yüklü ruhun son durağı;
Ayyuka çıkmış ve çarpıtılmış her bir vasfı.
Ölüm müydü de payidar kılan,
Hüzün müydü yoksa yerle yeksan
Onca çetrefilli yaşam.
Tütsülendi aşk:
Ne çok sır, ne çok yalan,
Kaynağı gizemli,
Gömütü çoktan toz duman
Sanırsın ki; kırık bir lehçenin tekabül ettiği.
Zincire bağlı onca söylem:
Gâvura kızıp oruç bozan
Hanidir yoksun fazlasıyla bedbin:
İsmi dilden dile gezen.
Efkârı, o demli yoksunluğu,
İlk hecesi belki de,
Kayıtlarda saklı tüm çekince.
Başı kayıp bir öykünün
Nihayete ermiş gizil hikâyesi
Ve her fırsatta günün önüme düşen kayıp gölgesi.
Görüp göreceğim kim bilir
Şu sefil ömrün kaçıncı sektesi…
Ellerimde aşk, gözlerimde cemalin,
Nasıl da gizli rabıtasında zihnin.
Var oluşun hikmeti derken,
Son bir izlek.
Belli ki; reşit olmamış bir gönlün tecellisi.
Aralıksız sızan, sitem yüklü dilimden,
Hanidir devingen ruhun tek tesellisi.
Gıyabında son serzeniş, katre katre
Damıtılan o yüreğin.
Hükümranlığında aşk’ın bir fısıltı,
Kımıltısı yüreğin:
Bir serzeniş hele ki o nazenin benliğin.
Kıyılarında saklı üç beş sakil imge,
Enginleri kıymete binmiş
Açılmazı varoluş devinirken yokluğa
An kaybolurken boyutların konuşlandığı
Hüküm yüklü yüreğin tokluğunda.
Nasıl nasıl tedirgin, belki de
Muğlâk bir devinim kıyısında gözümü alamazken
Hele ki ümit bildiğim
Hele ki o gün dönümü;
Adını rahmet bildiğim.
An kopmuş dünden,
Dün sarkmış gizil hükümlerden.
Bir dokunuş bir ah ediş hatta o terk ediş
Asılsız kılınmış iken şu benlik
Bil ki, teferruat ne varsa senden hariç.
Kopuş ve yok oluş,
Nüktedan bir dokunuş
Seğirten acemice ne mi geride kalan;
Sakil üç beş hece
Ne mazi ne yarın
Tecellisi anlık bir rötuş
İmge döngüsü ile ermişçesine nihayete
Sancısı, sanrısı şu kayıp ruhun sarkacı
Dirayetsizliğime koşullanmış kim bilir kaç sayfa dolu
İz bildiğim yine de yüz sürdüğüm
Kavruk, çok acı çok,
Yanarken mihraba yakın dursam da kaybolmaktan
Alıkoyamadığım,
Dönüp dönüp başa soluklandığım:
Kula kulluk yapmaksa düşen payıma
Ölmeye çoktan razıyım.
Kırık bir lehçenin son perdesinde son şarkı mırıldandığım,
Güftesi kayıp şu kırılgan ruhun yine de.
Hüznün batağında o sancılı gülüş
Rahvan zincirlerin teyakkuzunda gizli
Ne bir serzeniş
Ne ıskartaya çıkmış bir var oluş.
Can çekişen imgelerin gölgesinde
Sığdırdığım yeknesak hüzün
Ve gün dönerken yüzünü kara geceye:
Sonsuzluk sırdaş bir dost
Hüküm yüklü yetilerde saklı tüketiliş.
An ve dün sıra sıra dizili efkârlı tekmil.
Kıdemli sancıların hüküm sürdüğü,
Belki de ölüme dönük yüzümün izlek bildiği:
Gıyabında iz sürdüğü,
Sokulgan, alabildiğine kırılgan
Yine de durağan zaman zaman.
Mecali yitik, aşkı rahmet bilip
Hanidir kırgınlığını yok sayıp
Ve eşiğinde mahremiyetin, tehir edip de
Devingen ruhun eşkâline yenik düşüp.
Güdümünde garbı yön bilip,
Alabildiğine yüzü mihraba dönük.
5.0
100% (20)