8
Yorum
16
Beğeni
0,0
Puan
1590
Okunma
derin bir boşluğa doğru
ağaçların dallarında hışırtılarla başlayan
yaprakları dalından kopardıkça
döndüren
savuran
içine çeken bir rüzgar anaforuydu kapıldığı
rengi dağınık tedirgin ötesi
soluk güz kahverengisi
suya düşen yüzüne anne özlemi karışırken
henüz küçücük elleri boğum boğum
gözleri ağlayan mavi bir çocuktu kumsalda
her kum tanesi kadar kalabalık
bir o kadar da yalnız başına
göç kuşları gitmişti çoktan
sesini kıran denizin sesiydi
şimdi sahile vuran her dalga bir ağıt yakardı
anne kokusu teninden henüz gitmemiş
her perçeminde anne öpücüklü saçlarında
bulutlar ağlardı
vakitsiz solan gül gibi
ertelenmiş mutlulukları verdi toprağa rüzgar
kadersiz bir iklimdi böylece yazıldı taşlar
-geriye kalanın kaderi-
-bu yalnızlığın mevsimi-
gün gün solar rengi
çorak yokluklar düşerken yüzlerine
özlemi katık eder bir anne
denizin maviliklerine ...
17 aralık 2015 / istanbul