9
Yorum
37
Beğeni
0,0
Puan
1482
Okunma

feryat figan bir aşk doğdu
sütü bozuk şehrin göbeğine
susuzluktan çatlamış dudaklara
bir anlık öpücük t/adında tutundu
sonra küskün bir çiçek gibi düştü ayaklar altına
r/ezildi.
bu bir karabasandı dedi kadın
erkeğin gözlerini hoyratça üzerinden çekerken
kana bulanmış sözlerle
bıçak sırtı bir yolun tam kenarında
kaybolmuş bir çocuğun ürkek hallerini kuşanmış
’aranıyor’ afişi asılı bir direğe yaslanarak
kendi kayboluşuna çılgın kahkahalar atıyordu
ve bunu bir tek kendi duyuyordu
sağır adam karşısında.
ne çok insan eskittim dedi kadın
ve eskittiklerimle ne çok eksildim kendimden
üzgünüm dedi kadın
yeterince sevemediğim içim
o yüzden yeterince sevilmediğimi bilmek
pişmanlığın varlığı nefesimde soluklanıyor
jilet kesiği duygularım
halbuki bileklerimde olmalıydı
o zaman görebilirdin kanadıklarını.
hangi ’gün’ güneşe doğma diyebilir ki
onun özlemiyle geceye katlanmışken
yıldızların sessiz çığlıklarını ninni diye dinlemek
kolay mı sanıyorsun
hep akşamın karanlığı
yüzünü vururken duvarlara buluşurduk seninle
sitemlerimi en çok karanlıkların soğuk bakışları karşılardı
gün ışığında sevmek istediğim zamanlar çok olmuştur
belki de o zaman gerçekten sevebilirdim seni
gözlerin daha açık kahveye dönerdi diye hayaller kurardım.
dudakların
hani bir ucu yana yatık
yıkık harabeleri barındıran
uçsuz bucaksız yaşanmışlıkların mezarı
en çok onları yalansız gözlerime nakşetmen gibi
saçma düşler kurdum uzun zaman
ve anladım ki dedi kadın
sırtını dayadığı direkten uçurtma gibi uzaklaşırken
kendi ipini kendi eline sıkıca doladı
ömür bir aşk için harcanmaya değmeyecek kadar değerli
’kal sağlıcakla’ diyerek
adamın nemli gözlerini nokta koyduğu yerde bıraktı.
adam aşka esir gecelerin
güne hasret şarkısını söylemeye devam ediyordu hala.
Ayvazım DENİZ