Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
Utku Aksu
Utku Aksu

Medcezirli Geçişgen Şiir (Yazgısal Oratoryo)

Yorum

Medcezirli Geçişgen Şiir (Yazgısal Oratoryo)

( 2 kişi )

2

Yorum

5

Beğeni

5,0

Puan

1801

Okunma

Medcezirli Geçişgen Şiir (Yazgısal Oratoryo)



farzet ki gülüm 
ayrılık sabahımızı henüz dağlamadı karanlık 
farzet ki 
yüreklerimize zerk ettiğimiz ayrılık zehri 
henüz dağılmadı gülümsemelerimize 
farzet ki 
ateşe değmiş rüyalara ayrı uyanmadık 
paramparça, çapul edilmiş düşlerimizle 
farzet ki 
ölü doğan sevdamızı yıkamadık, çileli ayrılığa adanmış 
vuslatı yitik, engebeli tınıların savrulduğu sagularımızla 

işte böyle gülüm 
sana susuyorum ışığı firari, çiyi taze ilk ayrılık sabahında 
hiçli geçmiş zamanın özetini çekerken  temize
müsamahalı davranmıyorum kirlettiğimiz, boynu bükük anılara 
dudaklarımda filizlenen rutubetli 
küfü ölümcül tetanoz isyanları fondip dikip 
toprakta dillenen güneşli, aydınlık uyanış türkülerimle 
bir buğday tanesi gibi açlığı tartarken güneş yanığı düşlerimde 
çocukluğumun azad ettiği bir masal gülümsüyor tenhalığıma 
mahsur kalmışım, büyürken derinimde infilak eden bir yaranın acısında 
beni bul, bul beni diyemiyorum 
içimdeki felçli meçhul duygularımın ara dolgularında 

bu borcu ödeyemezsin gülüm gitmelerinle 
bu taksirat bizim sanırken 
okunaksız yazdığımız ömrümüzü 
ıslıkla çalıyoruz sözlerini unuttuğumuz şarkılar gibi 
üşümüş, ıssız sokaklar peydahlarken faili meçhul karartılarını 
kapısı kapanan evlerin uğultusunu sürerken düzenin şarjörüne 
daha ilk perdesi henüz yırtılmış sensizlik monoloğunun 
yalnızlık sahnesinde gözyaşlarıma gammazlarken beni 
lâl olmuş dilimin gerilla sözcükleri 
ben bir vuslatın daha kesat hasadında 
fitili ateşlenmekten usanmış molotof oluyorum 
kaçıncı kez atıldım kendi içimdeki yangına 
dilimin ucunda sayılara tekabül etmeyen ayrıntıların cinneti 
geçtiğim hangi ara duraklarda kaldı kim bilir? 
nefretin çaresizliğime tetik düşürdüğü 
yıldızları talan edilmiş metruk, izbe gecede 
bir tutam yaşanmaya mahkum yazgı bıraktın avuçlarıma 
sanma ki sitem edeceğim sana 
gözyaşlarımı damıtıp yüreğimde 
sözcüklerime giydirip kızıl şafak vakitlerimin kaybedilmiş onurlu kavgalarını 
sana şiirlerimin unutkan, mağlup selamını getireceğim 
İzmir gibi özlem kokan meltemin soluğuna asılı, asi özgür martı çığlıklarında 

en mahşerî imtiyazsız paranoya kıvamında 
dudak değmemiş sözcüklerimle törpülerken çığlıklarımı 
içimin erimeyen acıları korlaşırken damarlarımda 
bir bitişle yarım kalan renkleri kirletilmiş solgun benizinin resmini 
hayatımın tualine müebbet çizerken 
o resmin kırık aynasında hüzünlü, puslu, suskun gülüşlerin mahsur kalmış 
gerçeğini arayan diyalektiğe sürgün sonsuzluğun başlangıcına dek 
karanlık ışıyan gecenin yıkısında dolunay intiharına tanıklık ederken 
farz – ı misal öneklerle hoyrat esen rüzgarın kırık kanatlarına sığınıyorum 
boynumda idamsı, bukleli solgun bir hüzün demeti 
ruhumda derin acı obrukları, dudaklarımda biriken sinsi grizu 
gözyaşlarımın intiharına tanıklık eden gözlerimle hoyratça dokunurken 
içimin kırık aynasında unuttuğumuz sararmış yosun kokan gülüşlerimize 
mazimin mutluğunu kundaklarken, kirli çığlıklar biriktiriyorum 

sessizce perdesi iniyor birbirimizden habersiz yazgımızın 
dudaklarımızın ezdiği iki yaptırımsız ödünç yeminin vebali 
yüreğimin yırtığında vahşi, yırtıcı günahlar gibi şekillenirken 
tenha bir cana gönüllü ziplenmiş 
sureti puslu eşgâl kalıntıları tek avuntum 
bir yerlerde beklediğini sandığım senli rüyalarım 
ezik gözlerimin küflü mahzeninde masal tadında yavan hayal 
cehennem sorgusunda şimdi derin anlam tüten bakışlarım 
karanlık zaman tünelinde kayıp bir yolun, kimliksiz, biletsiz yolcusuyum 
hep uzaklara yolculuğum, kendimden bile uzaklara, cehennemimden bile uzaklara 
yanlış bir sevdayla örselenen acı izdivaca taktığım duaları özürlü duvak 
uzak yorgunu rüzgârın dudağından dökülen 
bahar artığı kırgın, arsız cümlelerimi örterken 
yine unuttum ben , unutkanı oldum bıçak sırtı diyalektik kâhpeliğin 
bu melun büyük yangının küllerine dökmeyi unuttum kendimi 
sana uyakladım bütün siirlerimin talan edilmiş göçebe mısralarını 
içimin kanayan bütün kangrenli yaraları adına yemin ediyorum 
yemin ediyorum içimde yanardağlaşan sevdamın en cinnet, en yalın sen haliyle 
vedası unutulmuş yitik, kahpe bir gidişe 
nasıl ödünç verdiysem dudaklarım mühürlü adını 
nasıl ödünç verdiysem bıraktığın anıları, unutulmuşluğun dilsiz kasvetine 
için için, haykıra haykıra susmakla özdeş gidiş ritüelini 
kabzası kırık melânkolik hayatın eşiğinde 
mermiden gülüşünün muştasını geçirip elime 
barutu gözyaşı doldurulmuş kurşunları sektirip 
cinnetimle yazılmış intihar manifestosunun ilk satırlarında 
çevrimsiz yalıtkan saatlere, edilgen hayallerle süslüyorum 
yıldızları söndürülmüş kimsesiz gecelerde 
gidişini tümleyen çekingen, tedirgin gelişler biriktirirken 
herkes içimde, bir ben kalmışım kendi mahşer günümde kendimin dışında 
devrik cümlelerimin linç ettiği gramer tuzaklarından peydahladığım 
öznesi gayrı meşru gönlüm uyandırırken kendi kıyametimi 
uçurumlar filizleniyor yazgımın bir yerlerinden 

gülüm, gidenim 
beni duasız bırakanım 
hayatı yüzüme çarpanım 
barudu nemli mermim 
tanrının bıçakla alnıma kazıdığı yazgım 


Geçte olsa anladım, kiralık umutlar karşılayamıyor artık hayattan talep ettiklerimi. Zamanın saçlarıma ördüğü akları çözme gereksinimi de duymuyorum eskisi gibi. Fatalistliğine baş kaldıran deli gönlümü katlettiğim gecenin kovuğundan firar edip, yeniden sırılsıklam bir aşka tavaf etmek istiyorum. Son kez içimin harabelerinde kendi duamı yazmak istiyorum yine, yeniden, yenibaştan. Gecikmişliğin verdiği teleşla soruyorum kendime. Mümkün mü? Usandım kendi bedenimde üvey bir yürekle yaşamaktan. Diyorum ki, herkes yazgısının varlığını lügatından kıstırdığı sözcükleriyle yeniden betimlemeli. Yeni, yepyeni anlamlar türetmeli çok tanrılı yalnızlıkların ikilemlerinden. 


Zaman sürerken unutulmuşluk merhemini yüreğime, evrim geçiriyor kavramlar. Şekil değiştiriyor, mutasyona uğruyor öncelik addettiğim değerler. Bakışları firari bir çift göz kalıyor, müebbetim dediğim, seceresi okunaksız yazılmış sabıkalı suretinden. Günahkar sevişmelerimizin son rekatını kılarken dizlerinin sunağında, kendi ihtilalini yaratıyor takunyalı çaresizlikler. Cehalet tanrısının işlediği en büyük sevap oluyor, ana karnından kovulduğumuz gün. Cenneti cehennemin içine döküyor büyük günah ağaları. 

Ve… 
musallat oluyor bir kaç hergele düşünce,
sevdamın önüne geçiyor savdalı kavgam
bilirsin
sığmaz bir yüreğe iki sevda bir kavga
diyalektik kahpeliğin absürtlüğünde mod değiştiriyor yine her şey 
yaşadığım büyük medcezirin suları çekilmiş kumsalında 
nesnel gercekliğimin karartısı örtüyor öznel gerçekliğimi 
deniz yıldızları kadar çıplağım şimdi 
yalnızlığıma sus olmuş bir sustalı saplanıyor 
kendi içimden geçen kaybolduğum yolun ortasında deşiliyorum 
tarifi imkansız asi, amentüsü silinmiş bir suret bırakıyorum 
yüreğimin kırık penceresinden sızan, çözümsüzlüğün sahiplendiği ruhuma 
ey ölüm gel artık, şaşırma sıranı, usandım 
paranın hırdaşlarına peşkeş çekmekten emeğimi 
kendi idamımım kalemini kırdım, düzenin iğrenç taraflı mahkemesinde 
içimi öldürdüm kara cehalet sızan gecenin feracesinde 
küfe içinde büyütülen çocukların emerken uykularını  yılanlar
eritip çığlıklarımı lehimledim dudaklarımı 
kavgalarımın küflü hıçkırıklarını kusuyorum 
duru çorbasında açlık eritenlerin ütopyasında 
neye tekabül eder metematik kaçkını işlemsel türevler ? 
kaç şiddetindedir ki; benim yüreğimden geçen fay hattının tetiklediği gerçekler? 
ne kadar yıkabilir ki; açlığına bir ömür asanların duyunaksız yazılmış inlemelerini? 
iki kavgamda da yenildim, ey 46 n´in mirasçıları 
ey engebeli coğrafyaların sureti kendine benzeyen kaçkınları 
doldurun heybelerinize, ırklarınızı, dinlerinizi, dillerinizi 
mezheplerinizde promosyonu olsun aldançlarınızın 
iki yüzlülüğünüzü yapıştırıp birbirine 
râfan giden bir defoluşun terkisinde, kovun kendinizi 
hurileri rehin aldığınız cennetinize... 

Utku Aksu 19.03.2011 10:39 Detmold

Paylaş:
5 Beğeni
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (2)

5.0

100% (2)

Medcezirli geçişgen şiir (yazgısal oratoryo) Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Medcezirli geçişgen şiir (yazgısal oratoryo) şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Medcezirli Geçişgen Şiir (Yazgısal Oratoryo) şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Songul Eski
Songul Eski, @songuleski1
21.11.2015 21:04:00
5 puan verdi
Bize imge kalmamis Mirim :)
Saka bir yana deli dehset bir eser
Bin tebrik kondurdum
Selam ve saygiyla

Songul Eski tarafından 11/21/2015 9:07:40 PM zamanında düzenlenmiştir.
Gamzelimm
Gamzelimm, @gamzelimm
20.11.2015 22:57:44
5 puan verdi
Tek kelimeyle harikaydı..yüreğinize sağlık
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL