0
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1006
Okunma
Bir sonbaharın ardından,şehrin yıkılışını görebiliyorum...
Yazgının bıraktığı mağrurluğun ecrinliği
odamın ses tellerini incitiyor
maveraya dalıyorum...
rüzgarların ağırbaşlılığı
ve senden gelen haziran kahverengisi,
ağustos sarısı
ve temmuz yeşili bütün iklimlerimi çürütüyor,
kışın demine uyaklı vuruyor yokluğun
seni arıyorum
senden uzaklaşmak için...
nereden sustuğumu hatırlatmanı diliyorum her rüzgar
ve her rüzgar yeni bir hazan bırakıyor
Ankaranın sessiz ayazına...
Kuşlar soğuktan yanık türkülerle ısınırken
yağmuru soluyorum
içimde ki senli düşümle..
Ayrılığımızın aykırılığı bir martıyı gökyüzüne küstürüyor adeta
ve adeta yeni bir matem başlıyor bizim için,
her buluta küsüp
her yeryüzüne ağlamakta olmak
iklimleri özgürce yaşayamamakmış.
Sen giderken bana sensizliği prangaladın ya
bende beklerken özgürsüz olmayı yeğledim yokluğuna
baktığın her yer gün olsun düşüne
ve gün düşlerime yakınlaşsın hislerinle..
Hadi şimdi bıraktığın gurbeti mabedime mıhla
yüreğim seni sussun.
Bir sonbaharın ardından,şehrin yıkılışını görelim...
5.0
100% (3)