6
Yorum
16
Beğeni
5,0
Puan
1609
Okunma
uykulara sığmaz acı
sararmış sayrı yataklara
taşar ağustostan eylülün lacivert akşamlarına
düşer ansızın vıcık vıcık sevdalara
örtüsü siyah gözleri kara
avuçları bembeyaz göv kızlar
şaşırır kalırım bir şiirin tam ortasında
günahsız değildir hiçbir taş
ve kabuk tutmaz bazı gizli yaralar
mutlu masalları yoktur bazı yüzlerin
geceler boyu memnu düşlere sığına sığına
kökü kurumaya durur murdar aşkların
ah bu çıkılmaz hallerin
üstünü örtsem de süslü imgelerle
ne değişir sevgili
ne değişir söyle
tensiz bakışsız handesiz
yaşamayı kim ister ki böyle
hasret bu ya
örselenmiş inciri
konformist sofralara düşen zeytini
mahzun mürdüm eriğini
emin bir beldeye sığınmayı
bir kahkahayı bölüşmeyi
unutmuş herkes
ve sanki herkes içindeki şeytanı
başkasının kalbinde döllemeye gelmiş dünyaya
kurt içerdendir sevgili
yara içerden
ateş içerden çürümek içerden
söz sanatlarına ne gerek var şimdi
kurşunlar yağacaksa birazdan uzak bir şehre
hırpalanmış sözcükler
ve ecinnili masallarla
korkutulacaksa birazdan sevda
kaldırımlar genişleyecekse
insanlar çoğalacaksa
daralacaksa kalbim
hep aynı sonsuzluğa uzanacaksa bu çıkmaz sokak
iğdiş edilecekse her masum özlem
bakışsız sessiz gölgesiz boğulur elbette aşk
çırılçıplak
kötü adamların yasaları
Allahın yasakları
ve sesine korku sinmiş felaket tellalları
aşkı bilmeyen insanlar
sokulur gülüşlerine sevdalıların harami misali
ezerler hayallerimizi
kanatarak yüreğimizi mor süsenler içinde
kendimi tütünle boğmaya çalışırım
aşka gecikmiş yalnız adamlar gibi
ne bir ayet iner göğümüzden
ne alıcı kuşlar konar sesimize
el ayak çekilir
işsiz kalmış hamallar gibi
döneriz nasırlı içimize...
5.0
100% (13)