20
Yorum
30
Beğeni
5,0
Puan
869
Okunma
Ne zaman ölçümlüyecisi ölçebilir
Böyle tedirgin açan sonbahar güllerini
El ayak tutarken silsin güneşin terini kurusun
Mavi donlu gündüz omuzlarında kısa kollu entarisi
Biyyelerini bağlasın kader yoksunu akşamdan kalma dertlerin
Ümit ölür mü be gülüm çıkmayan canda umut var
Varsın sararsın solsun artık sonbahar
Asrın ilkyarısını oynarken yıllar
Mevsimin ikindisinde sarı hazan
Baktıkta bahçesinde akşam sefaları boy atmış acılar
Yıldızlar binlerce kelimeye şahit
Mızıkçı bulutlar oynaşıyor gökyüzünde siyah perdeyi bir taş attım
hayallerimin evine hadi pencereye çık
Ağaçlar yaprak dökmeyi hazırlanıyor
Gündüzler kavurucu sıcak
Akşamlar oldukça serinletici
Kıskıvrak kıskaçları arasında bakıyor zaman
Kapılar ardına kadar açık
Ayrılıkları kavuşturan bir efsun
Bahtiyar Okul yolundaki ağaçlar
Sen ne dersen de maziye gömüldü o sonsuz hatıra
O çocukluk günlerinde salladığın çıgıraklar
Horoz şirketlerinin tadı kalmadı
Hayatın eski tadı vesselam
Hani kırlangıçların yuvasını bozan çocukların yüzüne
Çil basardı kırlangıç zamanı gelince
Yaptıklarıyla yaşar insanlar özlemlerine çomak sokar kurşun atar
Ben her mevsim yapraklarını dökmeyen ağaçlarıda severim
İnce ince ağlarlar içlerinden
Belli etmez öyle çekip gitmezler öykülerden
Kuşlara kurtlara barınak olur
Dirseği olur kolu kanadı damı olur bir bahçenin
Gölgesi çocuklara arkadaş olur
Çocukları seveni bende severim
Sitemli sözlerin parodisini iç göçlerinin tesellisi
Güneşte ölen bostanlar çürüyüp toprak olmaya yüz tutmuş yaprakların
Üstüne doğuyor küllerinden ateşlenen zamanda
Bitti dediğin andan sonra başlıyor
Yeni bir umut
Kuş gözü kadar bir manzaradan
Beni ölümüne sevme
Kalbimde bir takanak olmasın
Bir borcum olmasın kimseye
Gelip geçici yaşamın gözleri kıyısından köşesinden
Tırtıkladığımız taze umutlarla bunca yıl geçti
Kelepçe takamadığımız kaderin elleri
Yüzüne bakıp koyamadığımız örgü
Acımazca prangaladı ömrümüzü ki Sürgit
Sitemli bir bahçenin gülleri sözcükleri suladı
Gözpınarlarım adaletini uygun dağıtmayan hakkaniyetinde soluklandık
Belkide kuşlardan çok biz bilmiyorduk uçmasını
Hep yorgun yazdıklarım
Bak gör ki artık ağlayamıyorum bile
Silikon çekilmiş pencere gibiyim
Ve bir zamanlar çocukken bir o kadarda sıdaktım. Hani!!
Hayat işte bu usta
Acılardan şiir doğar
En çok çocuklardan sonra
Sen evin gizli bir köşesinde
Mısralara dökerken bütün ağını zehrini
Bir yanda bal kaymak
Bir yanda kuru ekmek
Bir yanda altın sayar
Saraylarda köşklerde
Yalılarda ki ekmek arası domatesi bile aratır
Gün gelir devran döner acıları kocatırsın yüreğinde
İçine şiir düşer
Ay düşmüş kuyu gibi aydınlanır
İnanki altın saymaktan iyidir
Şiir saymak!!
-I-
Daha kaç çocuk karaya vuracak
Ölü balıklar gibi
Daha kaç kişi ölecek
Beceriksiz politikalarla
Bak sonbahar geldi
Ortalık yanıyor hala
Yalnızlık içine işledi şiirlerin
Geviş getiriyor büyük baş hayvanlar
Bütün acıların üstüne
Tatlı geldi insan eti
Bombalarla kızaran
Derin sularda boğulan
Hendek savaşınız mübarek olsun.
Devlet geçmişi özlemesin
Devletin hissi olmasın
Devletin hakkı hukuku olsun
Devlet ana gibi kucaklayıcı
Baba gibi güvenli olsun
Daha neler görecekki bu gözlerimiz
Yeter ki hangi milletten olursa olsun!
Çocuklar ölü balıklar gibi karaya vurmasın!
Çocuklar ölmesin!!
-II -
Çocuklar ölüyor...
Her şiir beni seni hatırlatıyor
Biraz hüzünlü satırlarında akşam gibi gözlerin
Karanlık kıyılarda yıllar ölüyor içimde
Bir tek senin anın nefes alıyor içimde
Sol yanımda saklıyorum
Bütün sevdiklerimi
Kardeşlerim babam
Bırakıp gittiniz ya bizi
Buralarda iyi zamanda değiliz
İşte yaşıyoruz
Halimiz iş güveyliğinden hallice
Zaman o kadar çok çabuk geçiyor ki Sürgit barış olsun
İstiyorum.
Olmuyor
İçimde şiirler ölüyor
Siz yoksunuz
Bak çocuklar karaya vuruyor..
Nurten Ak Aygen
03.09.2015
5.0
100% (19)