14
Yorum
21
Beğeni
5,0
Puan
1625
Okunma

Deniz köpürmüş yine egeden
Yakamoz kan kusuyordu gök yüzünden
kızılca kıyamet kopmuş sığ suların yelinden
dalgalarla birlikte nadide inciler birer birer serpilmiş kumsala
Sadece denizler değil
Yüreklerimiz’in yelpazelerinde de
kızılca kıyametler koptu sessiz çığlıkların zulmünden
Yer yüzündeki her Anne’nin bağrını
bir alev topu misali yangın yerine çevirdi
cansız körpecik beden’in
Kaç deniz kaç okyanus söndürebilirki
Yavrusunu yitirmiş bir Anne’nin bağrından yükselen
nar kırmızısı lavları
Kor’a bulanmış demir bir şiş ile zihinlere kazıdın Aylan adını
Dagladın Babalar’ın sol göğsünün altını
yüreklerin doruklarına hüzün mührünü bastı
o minicik eller’in
Katarak düşmemiş
her göz bebeğin’in derinliklerine yuva kurdu vebal’in
sığ sular bile isyan etti inledi hüznünden
Deniz’in dibindeki canlıları
sağır edercesine arşa yükseldi sessiz çığlıkların
Martılar ağıt yaktı arkandan
gün uykuya dalarken
kıyılarda her kum tanesi
her çakıl taşı
göz yaşlarına boğuldu
körpecik yüreğini sonsuzluğa uğurlarken
Melekler el pençe divan durmuştu huzurunda
tek emelleri tek arzuları
o saf,duru,berrak ruhunu
kirletmeden,incitmeden,örselemeden
uçurabilmekti yıldızlara
Nafize