Yoktunrol değildi duyduğumuz sesler deprem artığı gün tutulmayı bekleyen el devrilen evdi çocuklarla bir mağara ağzı hazırlanıyordu bizi yutmaya karanlık ve kocaman umut ışığı saçan gözlerin neredeydi o zaman bozuyordu mavisini gök alabildiğine is, bulut, duman dünya küçük ovama çöküyordu halattı eller, boynumu sıkan yoktu bakışının evet mührü çıktığım dar kapıdan içeri bıraktılar yolarak bütün özgür kanatlarımı düşlerim kafeslenmiş göğe havalandı bildi yere çakılacağını yoktun göğüs ağrımda bile neredeydin yolum kaçırılırken önümden kendini yerken hayaller kalemdeki kelama sığınırken özgürlüğü kazırken dört duvara unutmuşken umutlu bir adımın hazzını içimde iğneli acı yapışkan geçmişin izlerinden kurtarmaya çalışırken aklımı yüzüme yargılayarak bakarken Tanrı’nın yerine oturmuş insanlar yoktun.. 25. 05. 2015 / Nazik Gülünay |
içimde iğneli acı
yapışkan geçmişin izlerinden
kurtarmaya çalışırken aklımı
yüzüme yargılayarak bakarken
Tanrı’nın yerine oturmuş insanlar
Bu satırlar tanıdığım insanları yansıttı teșekkűrler