3
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
1260
Okunma

dağ başında bir nine
sağdığı sütü süzüyor
tülbentinden tenceresine
balkonda oturan adam
gözlerini süzüyor bir kuşun
apansız gelip konan, penceresine
duvarda kablolar, içinde ak(l)ım
üstünde asılı bir tablo var
asma ve üzüm, üç salkım
kızıla dönmüş bir yaprak
lâl rengi şarap gibi süzülüyor
şimdi sakin, yapayalnız
uzanırken yatağımda ben
kaynıyor cadı kazanı dünya;
mavilerde savrulan
bulutlar duman duman süzülüyor
akıyor firuze bir nehir
bir yanı şehir, bir yanı zehir
deryaya sular yılan gibi süzülüyor
düşten düşeyim
kulağımda türlü sesler
tayfunlar içinde bir ’ben’ süzülüyor
değirmene düşen tane
ezilip un oluyor
kepeği eleğinden süzülüyor
giderek azalıyor içimdeki acı
bugün bütün kuşlar sürekli ötüşen
sanki sağlığıma duacı
birden bir uçurtma havalanıyor
sevincim, mutluluğum zülüflerinde
kırlangıç gibi gökyüzünde süzülüyor
sessiz düşler içindeyim
huzur veren bir rüyâ sanki
öyle derin dalmışım
uyanasım yok gibi
sevgiyle okşuyor yüzümü bir el
açınca gözlerimi diyor ki
’uyan artık, haydi kendine gel!’
çok mu bekledim bu anı
kim bu iyilik meleği
acılar içinden çekip alan canı?!
arınarak geçiyorum zaman imbiğinden
her şey süzülecek
zaman içinde kendiliğinden
Şaban AKTAŞ
29.04.2015