1
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
1438
Okunma
Suratıma oturmuş bir uzay boşluğu vardı
Çok içmiştim
Barın kenarına oturmuş, kendimi bağırmıştım
“kim olduğumu biliyorum!”
Az ileride başka bir adam, baktı
Suratına oturmuş bir kıtlık buhranı vardı
Kes sesini
Kes sesini, dedi bana
Kesemezdim
Sarhoştum, ki ben tüm söylenmeler kadar sarhoştum
Hem ben, kim olduğumu biliyordum
O bilmiyordu, susamazdım
“ben icat edilmemiş bir kavramım.”
Anlamadı, anlamazlardı
“hiç gözlenmedim. Ama buradayım, duruyorum.
Oysa hiç görülmedim.”
Sonra bir kadının bakışlarında ezildim
Ben bir kadının bakışlarında ilk kez ezildim
Sanki görülür gibi
Maviydi gözleri
Değildi. Yeşildi. Ya da turuncu
Bilmiyordum, ben, o gece, görülecek kadar sarhoştum
Saçlarında bir mars hüznü dalgalanıyordu
Ben, hiç görülmeden kalkmayı çok iyi bilirdim
Ama o gece kalkamadım
“Hey, bayan. Siz. Evet. Kalkamıyorum.
Bir kulak verin bana, biraz da görün, görün beni
Çok güzelsiniz de. Ben, suratıma oturmuş bu uzay boşluğuyla
Size bunu söyleme cesaretine erişebiliyorum
Ben ilk defa böyle cesur olabiliyorum.”
Kes sesini be adam.
Dudaklarında bir caz resitali çalıyordu
Ve parmakları, bir kıtlık buhranında dans ediyordu
Çıktım sonra oradan
Hem insanların suratlarına oturmuş kahramanlık destanları vardı
Ki ben o destanlardan bir yangını hayal ediyordum
Sonra barmenin sigarasından düşen közü
Bir bar yangınına çevirmeyi
Sonra marsın hüznüyle kuzeye göç etmeyi…
Tüm bunları hayal ettikten az sonra çıktım oradan
Yıldızlar bıraktığım gibiydi
Suratıma oturmuş bir hiçlik buhranı vardı ve kuzeye doğru yol aldım
...
5.0
100% (2)