0
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
1001
Okunma
Turunç
Sahilde dönerken başının üzerinde Martılar
Sen hep kendin olurdun ben de sen
Şeffaf bir kayık tabakta sunardı gün Turunç’u
Ebemkuşağı perilerinin aryalarıyla
Neydi neler olurdu sebep bir gülsek iki ağlardık
Biriktirirdim gözlerinden düşen o şeffaf incilerini
Saklardım gün ışığından uzak
Sedef kakmalı çekmecelerimde
Som altından kaselerde kokulu buselerimle
Ahh daha kaç zaman kaç diriliş kaç düş
Kaç düşüş var kaç ölüş atılıp kör kuyulara
Sen her şehirden dönüşte mavi damarlı ipeksi ellerinde
Sepet sepet umut olurdu
Çıplak gider şehre dönerdin memleket giyinip
Başında sarı bir taç uzun yeleli saçlarınla
Kimlere baktığın gülümsediğin
Olurken dert üstüne dert bana
Sen hep kendin olurdun Yusuf yüzünle
Ben de sen
İçimi rahatlatırdı kısmen bilmek bana dönüp geleceğini
Ahh bilsem ki bir gün gidip dönmezsin geri
Bilsem hapsederim kalelerime
Muhafızlarımla korutup cengaverimi
Çıplak ayaklarınla senin bana yürümen güzeldir
Kıyı sana sahil sana deniz sana yakışır kum sana
Tebessümün bende güzel gün doğarcasına
Hangi akşam hangi gece hangi yeni doğan ay
Salınıp gezdiğini görmek istediğim o gizemli saray
Yusuf yüzünle sen hep kendin hep kendin ilahımsı
Akşamları batarken camlarda güneş
Martılar başının üzerinde dönenirken
Şeffaf bir kayık tabakta sunardı gün Turunç’u
Yüksel Nimet Apel
5.0
100% (4)