20
Yorum
27
Beğeni
0,0
Puan
2395
Okunma

küçücüktüm daha
karınca boyuna yakın
görmüyordum ellerimi
en güneşli günlerde
evimizin kaşına pestil dökerken annem
henüz yol olmamış yolun başında
kazanlarda pekmez yaparken komşular
umutla altına odun atarlarken
kaynayan üzümlerin
dolanıyordum çevrelerinde
bir sinek gibi
git git bitmezdi
öyle uzundu yollar
çarşıda babamı tanıyanlar
söz atarlardı
dolanan adımlarımıza gülerek
derlerdi Bayram’ın hizmetçilerine bak
nasıl da cüceler
eteğini toplayamıyorlar
yere bulanan çamurdan
nereye atsan yapışır
bir avuç .oklar
oyundan başka bir şey değildi
oyunlarda yitecek ellerimiz
hep bir şah dikilecekti başımızda
mat etmeyi bilmeyen yüreğimizde
katran karası türküler
düşlerimizi yakacak
tepemizde oynayacaklardı
en bildiğimiz havalarla hem
kapatılacaktı
yolun hep en başında kalan
adımları baştan ç’alınan
çocukluğumuz
ellerimiz dedim el ustaları
çok uzaklarda görmeden
izleyecektiniz belki
alkışlanan değil
alkışlayan ellerimizi
mavi bir boya arayacaktık hep
ebem kuşağına uzanarak
dualı ağzımızla
ezanlı sokaklarda
birbirine karışırken
türküyle ezan
yeni bir hocayla başlayacaktık
ebcete
biri gösterecekti
penceredeki pisliği
unutturacaktı
camların gerisinde gördüğümüz
umut rengi manzarayı
birimiz mum yakacaktı yine de
gizlice pencerede
bir gören bulunur diye!
20. 02. 2015 / Nazik Gülünay