4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1052
Okunma

Açıklama:
1) Aziz Simeon: Samandağ-Antakya arasıda bulunan bir tepede kurulu manastır’da bütün hayatını bir sütunun üzerinde, hayatın bütün acılarını çekerek yaşadığına inanılır. Öldüğünde o sütunun olduğu yere gömüldüğü söylenir…
2) mitolojik bir öykü: Bir gün Apollon Thessalia’da kıyıları ağaçlarla gölgelenen Peneus ırmağı kenarında, güzel genç bir kız gördü. Bu güzelin adı Daphne idi ve Apollon görür gürmez ona aşık olmuştu.
Daphne ormanların derinliklerinde dolaşmaktan zevk alıyor, ay ışığında yabani hayvanları kovalamak avlamak en büyük eğlencesi idi. Yalnız başına dolaşmayı çok seviyordu. Dahası Daphne hayatı boyunca yalnız yaşamaya yemin etmişti. Erkeklerden nefret ediyordu bu yüzden evlenmeyi kesinlikle istemiyordu.Fakat Apollon ona delicesine tutulmuş peşini bırakmıyordu. Ormanda karşılaştıklarında Tanrı Apollon güzeller güzeli bu kızla konuşmak istedi ancak Daphne ondan korkarak koşmaya başladı. Apollon ne dediyse onu durmaya ikna edememişti, Daphne korkmuştu bir kere. Yorgun düşene kadar koştu koştu, daha fazla koşacak gücü kalmadığında yere yıkıldı ve toprak anaya yalvarmaya başladı.
“Ey toprakana beni ört beni sakla, kurtar”
Toprakana onun yakarışını duymuştu, az sonra Daphne yorgunluktan ağrıyan bacaklarının sertleştiğini, odunlaşmaya başladığını hissetti. Gri renginde bir kabuk göğsünü kapladı. Güzel kokulu saçları yapraklara dönüştü ve kolları dallar halinde uzandı, küçük ayakları ise kök olup toprağın derinliklerine doğru indi.
Apollon sevdiği kıza sarılmak isterken bu Defne ağacına çarpınca şaşırdı. O günden sonra Defne ağacı Apollonun en sevdiği ağaç oldu, ve defne yaprakları genç tanrının saçlarının çelengi oldu. Kahramanlara ödül olarak defne yapraklarından yapılma taçlar taktılar…
Bugün Antakya’da bulunan Harbiye şelalerinin mitolojik öyküsüdür bu; ‘şelale’ filmi bu vadide çekilmişti…
Zaman dediğimiz bir yanılsama değil mi
Her şey aynı ilk tarihten bu yana…
Bir iki ufak kırıntı belki
Onun dışında her şey aynı…
Aynı tepede
Acılar çekiyorum Aziz Simeon’la
Bin yıl sonra…
Aynı sütuna koyuyorum ömrümü
Anlamam lazım ölmeden önce o acıyı;
Aynı tepeden bakıyorum vadiye
Her şey alabildiğine yeşil
Yok işte bir tek karartı!
Güneş pırıl pırıl
Rüzgar bile diniyor sonra
Duruluyor delideniz…
İniyorum tepeden sonra
Koşuyorum hatta…
Karartılar karşılıyor beni
Kahverengilikler
Gizli kalmış koyu renkleri ormanın…
Anlıyorum…
Rüzgar çıkıyor yine
Coşuyor sakindeniz…
Afrodit’in ellerinde şimdi köpük köpük sevdamız:
Ban Apollon’dan yanayım
Kırık aşk yığınlarından…
Sense Daphne’den yana
Aşk kaçkını
Zavallı zalim
Ağlayan engerek!
Gözyaşların cennete çevirdi vadiyi ama
Değmedi tek bir damlası çorak kalbime!
Her şey alabildiğine yeşil
Ve kahverengi
Seviyorum seni;
Bütün gerçekliğinle…
Ufuk Bayraktar