3
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
1413
Okunma
teninin yağmur gürültüsü dökülendi üstüme
nefesinin uçuşan ışığında ağır ağır ölmeli
kaynağından kop, çıplağınla ört, yağ yağmala
korkum yok
can dediğin nedir, bin yıllık uzaksa yolun yoluma
gülüşünü ters çevir değmesin yakasına gömleğinin
bildirdiğin yerden, kendi yönümden doğru seviyorum seni
sakallarının gül bahçesine dolandı aklım
yağmurlar çok kısaydı ayrılıklar için, otobüsler hep dolu
şehir hep yorgun
hep bizim için bir “hiçti” en fazla
ölüm en iyi oyuncu
işleyen bıçak gözlerin
tenimi diri diri kesecek
dokunsam ah kirpiklerin tuzla buz
öyle soğuk bir camekanın alnı gibi
toz ve mavinden hallice birikmiş onca mürekkep
yayılırız evrenin toprağına el ele düşerek
kapımızı da kesti işte rüzgar
masamız sağlam mı yaslasam yalnızlığımı biraz
koynun kanatlı korkuluk, korkum yok kovalamaya kendimi
sarı bir perçemim en fazla ,fırtınaysa ellerin
biliyorsun ne azsa o kadar lazımdır
ve bitecek bir gün kargaşam
balkonda çiçeklere su verir gibi yapıp
dökeceğim karanlığımın dibine
o uzun gemiler yırtarken renkleri
bir gün ;yeryüzünün koynuna iner gibi düşeceğim toprağa sevgilim
5.0
100% (8)