4
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
976
Okunma
Hasan bilmiyor
Hasan’ın güzel bir kasabası
bir de kendi
bir babası
üç ablası
annesi de vardı
baba tüccardı
İstanbul’a mal almaya giderdi
küçük şirin tuhafiye dükkanına
a dan z ye her bi şey olduğu gibi
top top Patiska’lar
kızlara çeyiz için
Kanaviçeler
Basmalar
Pazenler de satardı
Hasan’ı babası bir gittiğinde İstanbul’a
-gel dedi Hasan’a hadi seni de götüreyim
Hasan gitti
Hasan deniz gördü
çok mutluydu
döndüğünde kasabasına
artık yatıp kalkıp deniz sayıklıyordu
rüyalarında
düşlerinde
oyunlarında hep deniz
ilk defa
Kağıt’tan kayık yaptı
sonra el becerisi geliştikçe tahtadan bir sandal
yelkenli bile yaptı
Hasan’ın düşü oldum ben de
kasabasına bir küçük deniz
zaman zaman dalgalanır
sarhoş deniz olur yalpalardım
vurup kıyıya
gözyaşlarım köpük olurdu
ak
buluşur kumlarla
yıkardım taşları
Hasan denize taş sektirsin diyerekten
Hasan şimdi denizci
uzak denizlere seferleri var
üstelik makine mühendisi
her bir şeyden anlar
Bahriyeli Hasan’a beyazlar çok yakıştı
beni sorarsanız
denizin dibinde çürümeye yüz tutmuş
paslı
batık bir gemiyim artık
Hasan bilse
gelir beni bulur
tamir eder kırık kalbimi
Hasan bilmiyor
Yüksel Nimet Apel
16/Temmuz/2012/Pazartesi/Bodrum
5.0
100% (5)