0
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
1537
Okunma

Ben de bilirdim geçmişe sünger çekmesini
Yaraların üzerini örtmeyi
Tam tersini yaptım ben
Yaralarımı kazıdım
Geçmişten gelen en hızlı trene bindim
Geçmiş acı vermiyorsa
Gelecek şiirler güzel olamaz diye bir kanıya vardım
Kahkahamla müttefik sancılar biriktiriyorum
Düşlerim rüyalarıma karıştı
Gündüzüm geceye
Karanlık daha fazla
Ondan da fazlası uykusuzluk ve somurtkanlık
Somut bir şeyler arıyorum anlatmak için iç sıkıntımı
Ağlamaktan başka bir şey bulamıyorum
Ne çok ıslandı sokaklar
Kazıdım yaramı, pürüzü az, sancısı bol yaşamak için
Derinine indim
Sakıncası alınmış tüm dokunmaların, acıttıkça
Acıktıkça acıya
Besledim, tenimi ürperten mucizeleri birkaç asra anlattım
Anlatacak bir şey kalmadığını anlıyoruz elbet
Çok konuştuğumuzda
Susma ihtiyacı ile susama ihtiyacı bir
Camlardan sarkan tüller
Unutulmuş masallardan kalma bu rüzgâr
Akşam olunca en sönük ışık
En sivil yalnızlığıma oyun oynuyor
Gölgeler büyüyor duvarda
Yalnız değilim zannediyorum
Oysa yalnızlık şah damarımdan daha yakın
Ben de bilirdim kalabalık rolü yapıp sesli şarkılar söylemeyi
Ama ben acının hakkını vermeyi seçtim
Kanatmayı, kanamayı
Ancak bu şekilde kanacağıma inandım
Çünkü kandırılamazdım
Her gece rüyalarıma yalınayak koşuyorum
Sana gelmek için
Seni ne kadar göremezsem uykuyu o kadar çok istiyorum
Gerçekleri olmayanlar hayallere sarılırlar
O yüzden içim dışımdan daha değerli
Acılarım yerli yerinde
Anlamlı
Biten her şeyde bir ifadesizlik
Yerini başlayan heyecanlara bırakıyor
Oysa bir daha heyecanlanamayacak kadar yorgunum
İçimde ölü umutlarım var
İçimde canlı hiçbir şeye yer yok
Daralıyor içim
Her giden ardında şiddetli bir ayrılık bırakıyor
Tamirci değilim ben
Kendimi tamir edemiyorum
Onarılmak da istemiyorum
Şiddetli susmalarım var yaralarıma
Dişlerimi sıkıp, dudaklarımı kanatmak var
Her bitiş nasıl da kanatıyor bir yerlerimi
İfadesizim, yüzümdeki tebessümleri dinlenmeye aldım
İçimdeki ölü şeyler uyusun diye
Uyursa unuturum diye
Uyanınca belki güzel rüyalar anlatılır diye
Yaşanılanları yalnızca bir rüyadan ibaret zannedeyim diye
Uyutuyorum tahta bir tabutta
Her şeyimi
Sessizliğimi dinliyorum
Öyle uzun kalp atışlarım yok artık
Uzun yaşamaklar da beklemiyorum
Kısa gülümsemeleri biriktiriyorum gamzemin içinde yalnız
Giderken en çok onu parçalamıştın
Ağzımın içinde kan tadı
Dudaklarım bu yüzden kırmızı
Tabutun içi soğuk
Dudaklarım yeniden iyileşmek için güneşli bir sabahı bekliyor
Hani şu dayanamadığın çiçekli günlerde
Koşup gelen adımlarını bekliyor gözlerim açık
Burnum kokuna yakın sana uzak
Nefesim iyileşmiyor
En çok boynum yaralı
Yirmi Dokuz Ekim İki Bin On Dört 17 00
Nevin Akbulut
5.0
100% (7)