6
Yorum
21
Beğeni
0,0
Puan
1453
Okunma

Acem halılarını kıskandıracak
en gizli düşüncelerimi nakış nakış bakışlarına işlemiştim
sen daha gitmekten bahsetmemiştin o zamanlar.
bir çocuğun
gece uykudan uyanıp ’ anne su’ dediği
anlık susamalarım olurdu bilirsin
saat mevhumunu unuturdum seninleyken
kuruyan dudaklarım vakitli vakitsiz
sen diye uyanırdı biteviye.
yüreğimde yuva kuran küçücük yavru bir serçe
seni gördükçe
uçmaya çabalamaktan kanatları yorgun düşer
gözleri varlığına yönelirdi
bir anne şefkatine sarılır gibi
severdi
sevildiğine inanan cürümleriyle.
sen daha henüz gidiyorum dememiştin.
hangi ihtimale asabilirdim ki bu zamansız kelimeyi
bir darağacından farksızdı düşüncesi bile
gece ıssız caddeleri ısıtan
sokak lambaları gibi yalnızlığa gömülmek
bir korna sesinden ürken kedi gibi
teker altında kalmaktan farksızdı gözleri açık.
’olmaz’ dediğim ne varsa
gelinlik kızın hazırlayacağı bohça gibi
allı pullu kelimelerle önüme serdiğinde
ve ’kendine iyi bak’ diyen sesin
o işlediğim Acem halısını
çamurlu ayaklarınla çiğnediğinde
göğsümdeki yavru kuş son nefesini avuçlarına verdi görmedin
astarsız ne kadar cümle varsa usumda
yeni yeni kelimelere giydirirken
gözlerimi gözlerinden çekme gayreti ile
uçmaktan yorgun düşen atmaca misali
kanadımı kendi içime sardım
insan eli değmemiş bir kayaya çökerken
ve ’merak etme’ diyen sesimi tanımaktan bihaber
sana son yapmacık gülücüğümü ısmarladım
’uydu mu’sevdaya bilmiyorum.
uymadıysa boz yeniden diktir yeni bir sevdanın üstüne.
Ayvazım DENİZ