6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2372
Okunma

Baş müziğim, ilk müziğim,
Yuvamdaki ilk ezgiler,
Anacığımın yüreğinin derinliklerinden
İçten mi içten, candan mı candan
Bebe türküleri kulaklarım anamda...
Dinlerdik çocukken radyodan
Âşık Veysel,” Uzun ince bir yol”
Neşet Ertaş,” Niye çattın kaşlarını”
Plâktan,“ Köprüden Geçti Gelini”
Okuduk kitaptan,“ Gelin Ayşe’mi “.
Delikanlı gençliğimde
Duydum kırda gezerken
Davar güden bir çobandan
Türkülerin en dokunaklısını
İçinde dağ, orman, yâr vardı,
Bir de mor koyun...
Anladım ki;
Dilden söze,
Şiirden müziğe,
Sazdan kavala,
Davuldan zurnaya
Efsaneden destana,
Yunus’tan Pir sultan’a,
Karacaoğlan’dan Ömer’e,
Emrah’tan Âşık Veysel’e
Türküler Türkçemdir.
Gördüm ki;
Toplumsal yaşamda
Düğünlerin, törenlerin,
Şölenlerin, şenliklerin
Acıların, sitemlerin
Vazgeçilmez ezgisi
Türküler hayatımdır.
Öğrendim ki;
Malazgirt meydanından,
Yemen türküsünden,
Çanakkale çarşısından,
Al atlılardan, kınalı parmaklılardan
Türküler kökümdür, vatanımdır.