![]() ADA
İnsanın
kendi başına kalacağı bir adası olmalı. Kaplumbağa gibi taşınılan yükler, umarsız sevgiler, ümitsiz bekleyişler ağır geldiği zaman sığınacağı bir adaya koşmalı…. Kendi düşüncelerini sarmalayan, ruhun ajitasyonu ile birleşen içindeki anarşiyi yücelten bir yer olmalı burası... misafir de sen olmalısın ev sahibisi de kapılar içerden kilitli olmalı….. Kimselerin girmesine izin vermemelisin, korumalısın …. Sanki zamanın çekmecesini aralarcasına sanki içerdeki bir hazineyi korumak istercesine…. Sonra; barışmalısın aynadaki yüzünle, o her biri geçmişinin izleri olan çizgilerinle… Ve boğuşmalısın keşkelerinle… kurmalısın yüce mahkemeni suçlusu da sen olmalısın yargıcı da Kısır döngü geçmişten sana arta kalan şeyleri kendi denizlerinde boğulan akıntılara bırakmalısın…. Dönüp bakmamalısın ardına “yaşadıklarım yaşayacaklarım içinde mola verdiğim bir durak” demelisin…. İşte böyle bir adada kendi ruhunu yenileyerek beyin doğumunu da gerçekleştirmelisin…. Sonra doğmalısın gebe kalmış düşlerine……. Nasıl sa ümit en son terk edendir diyerek değil umut en son kötülüktür diye….. Çünkü ne kadar umut edersen yaşadığın işkenceler de o kadar genişler uzar. O yüzden “Vezir gambitine karşı verilecek yeni bir karşılık” olmalı felsefen........ yaşadıklarına inat…. Varsın seni anlamasınlar, egosuna sığınmış kendi farkındalığından uzak desinler….. sen bilirsin yaşadıklarını… eski flörtün olan geçmişinin izlerini……. Sitilize yaşamı koyultarak, dağa taşa çarpmadan köprüler geçilebiliyor mu? Yaşamı,kendi benliğimizi ince bir özeleştiri süzgecinden geçirebiliyormuyuz.? Sahi….. kendimizi tanıyacak kadar cesaretimiz var mı? Benim var……… ___Gizemm |