8
Yorum
14
Beğeni
0,0
Puan
1404
Okunma

Sana doymadığım yerdeyim
yani bir seher vaktinin tam koynunda
yüzüme vuran ayrılığın ışığı gözlerimi yakıyor
kirpklerime dolanıyor gözyaşım
bir zamanlar tuttuğun ellerim
parmaklarımı taşıyamıyor sanki kırılıyor eklem yerlerinden
sensizlik veda törenine dönüşüyor
seherin koynundaki sunağın başında.
kaç kurban vermeli diyorum bu gönül
daha kaç kez başlamalı yeniden sevdalara
kaç kez kendini anlatmalı karşısındakine sıfırdan
kendinden bir şeyler eksilterek azalmalı.
sınırlarını zorladığım mayın yüklü bu sevdaya
ayağımı bastım basalı kaldıramıyorum
sırtından indirmediğin ağır adam endamınla
gözlerine ulaşmayan o son gülücüğü atarken suratıma
daha gidiş yolunun başında
demiştim sana
beni koyduğun yerde arama diye
taş yerinde ağırdı evet
ama yüreğim hiç taş olamadı
sabit bir yerde kalamamasının sebebiydi bu.
odam ve ben
iki sırdaş
iki kardeş
duvarları gözlerimle arşınlıyorum
sus diyor çerçevelerin boş karanlık yüzleri
sessiz çığlıkları kulaklarımı tırmalıyor
dudaklarımın kenarında tek bir soru asılmış
’Neden?’
neden biter her şey
neden biri ökseye daha kolay yakalanırken yavru bir kuş gibi
diğeri daha kolay gider
kalan ardından ağlarken dile vurulmamış ’ah’ ile
inceden bir şarkıya dönüşür sitemler
giden mi terketmiştir,
kalan mı bilinmez ama
yürek hep terkedilen bir kuş yuvası gibidir
gözlerini dikerek gelecek baharı bekler.
Ayvazım DENİZ