10
Yorum
18
Beğeni
5,0
Puan
3517
Okunma

sözcüklere durup dinlenmek yok
yokluğun ve yoksunluğun ezber edildiği gurbet akşamlarında
oysa yorgunum ben
yetişemiyorum içimde boy veren sözcüklere
anlatmak ,acıtıyordu çoğu zaman
kalemim bir intiharın eşiğinde
uçurum peşlerinde
kurşuna dizilmeliydi anlatacaklarım
kaleme dizildi ansızın
mananın ruhumu kavurduğu anda başladı
her şey
yazamadım ,sustum
susamadım ,yazdım
sen
usta bir seyyah gibi
gelip geçtin hayatımdan
ceplerime sığdıramadığım
yıldızlara aldırmadan
ben bölündüm yaşamın tam ortasından
-ateşin koynuna gönüllü giren bir aşkın itirafıdır bu-
tüm sıfatlarını adınla silmiş bir kalbin hicretidir ötelere
sükutumu göz çukurlarımda biriken yaşlarımla vurdular
çocuk düşler savruldu gecenin aymazlığına
yaşamdan ürkmüş ölüler yatıyor zamanın yastığında
gelişine kurduğum yüreğimde
sesini yitiriyor tik taklarım
aşk,akça bulutlara tırmanıyor ağır aksak
sevmeyi bilmeyene sevmeler yetmezmiş meğer
rast kalkmış makamından rastık çekiyor hüznüme
kendimi ihbar ediyorum sana
sensizliğimi sollayan çığlıklarımla vurdum ben deniz kuşlarını
bir gök dolusu yıldız gibi döküldü martılar ayak uçlarıma
ağlamadı gökyüzü kendi kayıplarına
kara bir örtü çekiyor şimdi beyazını kirletmiş bulutlar
şehrin rüzgarlı tepelerinden yere
korkmuyorum artık
kalemi elinde ,ölü bulunmuş bir şair olmaktan
bilsem bu kaçıncı ölümüm
kaç kez kaybettim seni kaç kez buldum
kaç kez kendime geçirdim bilenmiş tırnaklarımı
kaç kez tutukladım sende kendimi
kaç kez firar ettim kendimden sana
senden kendime
can kenarı kaç yolcuğun biletini kestim
vagonlar yaktım istasyonlarda
gidişini yok kılmak için
trenler çıkardım rayından
sen bende ölmeyesin diye
kaç kez sıvazladım yaralarımın sırtını
korkmuyorum artık
kalemi elinde ,ölü bulunmuş bir şair olmaktan
provaları bitti eylemlerimin
gidiyorum
yatağına küsen şaşkın bir ırmak gibi
heyelanda dağılan uysal bir toprak gibi
dalından savrulan solgun bir yaprak gibi
gidiyorum
5.0
100% (16)