3
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
1199
Okunma
Aşk, hiçleştiğin, hepleştiğin
töze kavuşup, tözün saydamlaştığı yer
bana içeri ve dışarı çıkış kapılarını göster
uzaklarda yorgun sesiyle öykü anlatanlar
mutfak masaları ve asma çardakları
süthanelerde hamur açan yaşlı kadınlar
Asyalı göçmenler, hatta güneyliler
Sadece aşk için dururlar
Bu vızıldayan gece düşleri, terennüm
Ruhuma ait araziden geçerken arkamda koca bi ayak izi…
Durmaktan korkmak, gitmekten korkmak
Hızlanmak ve yavaşlamaktan
Sen, dünyanın ekseninde dengeleri bozan
Uçurum ışığı
Arkamızı ne zaman dönsek ruhumuzdur
Fırlatılıp atılan
Aşk parçalar ki o bir dağınıklık hali
Eleğinden geçirir göğümüzü, güneşimizi
Yağmuru ıslatmaya gitme zamanındayız
-sahip çıksın diye gölgesine yalnızlıklar
O kulağımıza okunan büyülü şarkı
Gökbahçe dalbudak baştan sona huzur
Hem kavga kıyamet içimizi döven demir
Ve üzerine serildiğimiz yorgunluk
Yoğrulan, dokunan, kaynatılıp, süzülen
Çelikhanelerde terleyen koyu renk ellerde
İşleyen ve parlayan
Solumuzda gürültüyle çalışıp
Sessizce uzaklaşan
Soluk soluğa dudaklarımızla çekiştirdiğimiz
Hem hatırlatan hem unutturan
Sesimizde bombalanıyor su kuşları
Öperek ardımızda bıraktığımız sevgili zaman
Annemiz oluyor, çocukluğumuza değiyor
Ölüme benziyor uğurlamak gidenleri
5.0
100% (5)