13
Yorum
32
Beğeni
0,0
Puan
1422
Okunma

Dumansız bir bacayım, is tutmuş içimi
bu sensiz kahroluşumum bir başka biçimi..
Susma;
bir damla mutluluk akıt susuz kalan yüreğe
çöllere döndü dudak kenarlarım
çorak topraklarda inleyen çiçek gibi
dokunmazsan ha soldu ha solacak.
Gözlerim;
uzak geçen günlerin ayazını sürme niyetine sürünmüş
gözyaşlarımın suladığı gönül evim
deprem öncesi artçı sancılarla
olduğu yerde sarsılıyor
kirpiğimin gölgesine
ha gömüldü ha gömülecek.
Yalnızlık;
yüreğime sürtünen
sürtündükçe bir demir çiviyle çizilir gibi
korkunç sesler getiren cama döndü
ha kırıldı ha kırılacak.
Ellerim;
bir zamanlar ellerinde yakalanan bir güvercin gibi
titrerken kararsızlık içinde
küçük bir çocuğun yaralanınca
’’ acıyor ’’ demesi gibi ince ince sızlıyor şimdi
bir zamanlar yüreğinde ses getiren bu parmakların
bozulan gönül orgunun tuşlarına basacak takati kalmadı
yetiş öp de geçsin
acıyor be yar acıyor..
Dalya dediğim bu ayrılığı
uyutma çabasından dizlerim de kramplar
salladıkça isyan çığlıkları ayyuka çıktı
sinir diplerimi uyarıyor
özlemin şamarını her yeyişimde uykusuz tenime
yıkıldım sanıyorum
haberin yok senin ama
ben her gece gizli gizli kanıyorum
kan kaybından ha öldüm ha öleceğim.
Ayvazım DENİZ