17
Yorum
40
Beğeni
0,0
Puan
4268
Okunma

vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
o kız oğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,
ezilmiş, hor görülmüş el emeği, göz nuru,
ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,
değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,
doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen’e,
vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
seni yalnız komak var, o koyuyor adama.
William Shakespeare
bir merhabanın sonuna eklenmiş veda mendiliyim
çiğnenmiş kaldırım taşının ezikliğiyim
geçtim serin sulardan
siyah ormanlardan
devirdim iri ağaçları üstüme
ayaklarımı yordum da geçtim
vazgeçtim..
koydum dünyayı yanıma
seyrettim iki taşın arasında ezilen kemiklerimi
kimse dur demedi
gel demedi
gittim
giderken anladım zift bulaşmış hiç bir yolun yürünemeyeceğini...
avuç açtım göğe
su ağladım
ateş yandım
diri diri gömüldüm
öldüm bir ara
ölmüşüm gibi
ölecek gibi
tuttum yıllardır çektiğim nefesimi
ölüm siyahı bir yalnızlık seçtim
sonra geçtim gittim...
yakardım kendime
ey kalbim! dedim
telaşınla öl
süzdür kanını
dönme bir daha bu kaburganın içine
çarpacak yerin yok
at kendini bir trenin önüne...
önce kendimden geçtim
evde bırakıp kendimi sonra
asma köprülerden geçtim
hayretlere çarparak tanıştım kendimle
ne çok kirlendim
ne çok düştüm
düş moruyum
morsancıyım
kalkma bir daha ey dizlerim...
kuş kadar yüreğimle uçmayı diledim
iniltiler ülkesi burası
az evvel öğrendim
inledim
ağladım
titredim
ve ben herşeye geçtim...
istanbul gibi aşk;
gezmesi güzel, yaşaması zor..
ne gezdim ne yaşadım
boğazdan yutkunmadan sessizce geçtim...