1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1541
Okunma
Kahveler ve giriler arasında çelişkili serin bir Pazar
Sonbahardan hüzünlü
Kışın ortasında kıştan yorgun sanki...
Uzağındayım araba seslerinin, telaşlı yüzlerin
Bir kıyı semti mahallesinde varlığım
Pencerimin ardında boyunu aşamadığım çam ağaçları
Arasında oynadığım mezar taşları
Baharı bekleyen gül fidanlarına siper
Arasında bir parça mavi İstanbul’u taşıyan
Serin kayıtsız bir mavi, gemileri ağırlayan
Başucumda bir ev
Mekruh, kırgın merdivenleri
Anılarımı taşıyan
Çocuk şarkılarımızı saklayan odalarında
Lülelerimi bırakıp çıktığım demir kapısından
Büyüdüğüm bahçesinde yok şimdi çay saatleri
Hatıralar var Ayşegül’ün mavi gözlerinde
Plastik ellerinde
Küçük beyaz ayakkabılarında
Yara izlerimin kankası
Dizlerimde, tüm kalp yaralarından değerli
Yedinin üzerinden geçti onyedi
Sayamadığım kadar kedim
Bir kaç köpeğim
Ve bir karga yavrum üç gün sonra yenik düşen sevgime
Gülümseyişim yüzümde hala
Rengarenk benim kabuğum...
Tavşanı geçemeyen kaplumbağın sırrına ortak...
Hala sana aitim benim ateş böcekli çoculuğum...
Eskiden taşımazdım pazarın hüznünü
Ermezdi aklım romantiklerin Pazar eklerine
Büyüyünce eriyormuş
Farkında olmadan gönül bez bebeklerden başka şeyleri arıyormuş
Tarif edemediği, belkide hala aklı ermediği...
Kim bilir boşuna beklediği...
Hayat başka şeyler öğretir oluyormuş kimi senden çok uzakta, kimi dünümde saklı
Bir parça belki bugünümde
Aklım ermesin, ne çıkarki
Anladımki bu Pazar, sokağıma bakınca uzun uzadıya
Vurunca yüzüme geçmişten pir parça rüzgar
Anladım ki, benim sahibimin yine sensin...
Bakıyorum aynama
Renklerin gözlerimdeki
Renklerin saçlarımdaki
Senin renklerin avuçlarımdaki
Yine senin renklerin benim yüreğimdeki
Nes, ocak 08