9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1406
Okunma
biz de harç kardık ark açtık
biz de surlara saraylara taş kestik
karunlar gölgesinde açtık
bize de dehaklar vardı savaştık
insan olduk yürekliydik hem
hem insan olduk kaçtık
biz de harranın birinde diz çöktük de
bilmezlik çölünde yittik yüzyıllar
bizim de bu binada emeğimiz var
hawar heval
hawar
varlığına haleldir
beni yok saymak
varlığına halel
kalem kırarak yazdığın tarih okunaklı değil
tarihim ben
karanlık bir kuyudan akan
irin ve kan
‘ava zelal’ kimi zaman
topraktan havan
silahtan havaneliyim
insanı döven
deliler yazdı beni okumayı sökmeden
tek bir çizgi olarak sınır sınır
bugün bu kara bulutlar
kanlı gözyaşından buharlaştı bana sorun
bir kralın tahtının dört ayağından
hâlâ yükselen çığlığı bana
gözlerim savaş alanı benim
dağlı dilimde yanık sözcükler
kafatası tarlası belleğim
kaçı okunur üstümdeki mezar taşlarının
beni kutsal yazdı, kutsal bozdu beni
tanrılar vardı içimde
yere göğe dikilen insan eliyle
güneş bitti yüzümde, ay bitti eğildiler
kurudu ağaç totem deyip can verdiler
ve bir suratsızın başındaki taca
devlet dediler
ölüm, zeusuydu tanrıların
tanrılara bengisuydu ölüm
tarihim ben
derin karanlık bir kuyu
gördüğünü anlatmadı anlatıcı
görmek istediğiydi anlatılan
bir masal, kısa-uzun
tarihim ben, içimdesiniz
büyük ordular gördüm dörtnala ölüm
adeta tırıs yaşayan halklar
savaş alanları tezgâhtı
kan atkı, ölüm çözgü
krallara ipekliler dokuyan
ve bu toz duman içinde
bir damla yağmurun değdiği yerde
bin yılların soldurmadığı güller
kanın sızdığı yaradan
cana gülsuyu serpti
güzelliğin sözcüleri
gökkuşağı sakini
yerin göğün gözcüleri
düşünürler şairler
ömrü deney odası
bedeni denek bilimciler
bir avuntu
çöl içinde mavi bir göl
boğucu talazın ardılı yağmur gibi
içimizdeki yangınlara
yana-yaka geldiler
serinlettiler
-ve siz
oldunuz, öldünüz, kaldınız da
iki el iki ayağından güliver gibi
dört sıla dağa bağlanan ‘o’
beş bin hüzünlü yıl sağ iken
ölü sayıldı
olmak
utangaç bakışlarla dağların
dağların ardına sindi
olmak
yarıcı, yamak ve küçük ortak-
tarihim ben derin deniz
bende varolmak
ölülerden istif edilen
bir ada kuleye çıkmaktır
köpüklere tutunmak
tarihim ben
kahramanlar verdim her halka
karşılığında asla korkamayacak
ölüler aldım
.
.
.
.
.
.
.
dün suyu geçerken belleğin bendinde tutuldu
yarık çatlak çeperinden sızdıkça unutuldu
ömer faruk hatipoğlu
(AUY, 2006)
ava zelal : berrak su