0
Yorum
5
Beğeni
0,0
Puan
1633
Okunma

/ Bizler, bu ’az gelişmiş coğrafyada,’
devletlerin, hükümetlerin kayıtsız kaldığı,
bilmezlikten, görmezlikten gelinen
ve yadsınan bir halkın bozuk şivesiyiz. /
I
Kuşatmalarda kan lekeli şiirlerdik,
infazlarda yitirdik mavilerimizi...
O yüzden polis raporlarında rehin saflığımız.
Aykırı birer notaydık isyankar şarkılarda;
kan revan dillerde ıssız kaldık...
sızıydık, sızlandık, bir elvedanın teninde...
riyakar sevgilerin kıyısında yalan kaldık.
Şairane bir kadının üryan günahlarında
iliklerimize kadar yalnızdık;
hayat zalimdi tutuşturdu ayrılıkları;
yandık ha yandık!
tutamadık yolları, sonra yılları,
özlemin kancasında derin bir ’off’ kaldık.
II
Sen suçlarımın ihbarcısı...
hakkımda çıkarılan tutuklama kararıydın...
o yüzden polis raporlarında rehin aşkımız...
Sen türkülerimi demlediğim sabahların efkarı
bıçaklanmış günlerimden kalan şiir.
III
Okuma yazma bilmeyen entellektüel sürgünüyüm,
hiç kullanılmamış coğrafyaların karanlık geçmişinde...
terkimizde ağrıyan sözcükler;
yollar uzun , kısa ayrılıklarda
böyle az insan, çok yalnızlıklarda
az şiir, çok şairlerde...
Biz yokuşu kendimizin
durmadan tırmandığımız uzun soluklarla...
biz kendimizin çırağı
ve ustası kendimizin bu yama tutmayan hayatta..
Kuşatmalarda kan lekeli şiirlerdik;
infazlarda yitirdik mavilerimizi...
Söküldük dikildiğimiz anlamlardan;
dikilmez artık yırtılan sevincimiz...
Çürümüş şehirlerde yağmalardan artakalan yaralarız biz...
kimliği rehin bırakılmış bir coğrafyanın sürgünleriyiz...
ezgileriyiz aynı türkülerin
ve imgeleriyiz içli şiirlerin...
Ürkek adımları devrik bir aşkın...
aynı kalbin çarpıntılarıyız
yalnızlıklardan derlenmiş şarkılarız biz.
Oysa, aynı türküleri çalan
büyük bir orkestranın farklı enstrümanlarıydık...
kim,
neden
ayırmak
ister ki
bizi;
kim?
IV
Eskimeyen ve aç bir canavardır zaman;
takvimler habersiz, saatler şaşkın kalır..
Ve biz de ölür gideriz
nefes almakta zorlandığımız
ve tıkandığımız bu hoyrat dünyadan...
Ardımızda intihar teorilerimiz kalır.
Ve insan haklarından habersiz derin yaralarım;
Ahmed Arif’in dizelerinde unuttuğum çocukluğum kalır!
Kusura bakmayın!
Kusura bakmayın,
üzerine kapandığım kitaplar;
size emzirdiğim için tenhalığımı,
kendimi size bulaştırdığım için.
V
İçe kapanan bir yumruk gibi içime kapandım
kalabalıkların çürümüş yüzünde...
kabul edilmez satır aralarında bir yığın küfürdü hayat...
İçe kapanan bir yumruk gibi içime kapandım;
bir uzun yol otobüsünün camına dayayarak yorgun başımı...
Ve dinlenme tesislerinde,
kendini tekrarlayan
ve yokluğunu kanatan bir ses!
’Yanında gelmeyen var mı!’
’yanında gelmeyen var mı?..’
Kimse bilmezdi oysa,
sensizliği içimde bir yara gibi taşıdığımı..
Sakladığım bir ırmağın sularını utandıran mahçup yüzünde
kurşunlara çarptı sesim...
daha gelecek düşlerimi
ve seni, uzak bir taşra kentinde şivesi bozuk yalnızlığıma ekliyorum
ve sana ekliyorum sicili bozuk
ve çektikçe uzayan acılarımı...
VI
Hep seni özlemekle gelip geçti acıtan günlerim, hep sana yanmakla
hep seni bekledim dilimin dönmediği türküler söyleyerek
hep uzağından bakarak benim olmayan kavuşmalara..
VII
Bir sutyen gibi unutulurken aşklar
kirli yataklarda;
yalnızlık sokulmasın güzelliğine;
çünkü, ’altına imzasını atacak kadar kim bilinçli ve doğru yaşadı ki.’
- Birdal ERDOĞMUŞ / 2005 -