15
Yorum
21
Beğeni
0,0
Puan
1950
Okunma

beyaz bir kelebeğin peşinden koşuyor zaman
onun titrek kanatlarında konuyor
ince saplı çiçeklere
gönlü ağarıyor yazdan önce baharın
çöküp kalır bir böcek
uğurunu çiçek açmayan dallara yaslanarak
kırmızı açıyor, açmayan zerdali ağacında
kuru dallar kuşlarla sallanırken
rüzgâr sıvazlar sırtını şanssızlığın
geçen yıldan kalma otlar esintinin gözdesi
sesini dinler kavakların
bir çocuk kanadı kırık güvercinler uçururken
buğulanır gözleri bulutların
kanar gök yüzü nisan’ın
öldürür insanı insan!
bir bebeğe dayanmış silâhlar ürpertir zamanı
bunca delilik görülmez hayvanda
siyah bir sokak köpeği yer bulur fırtınada
çalı çırpının altına yatar
toprağa çakarak yüzünü
uygun adımlarla yoldan geçer bir dalmaçyalı
az sonra yağmura bırakır
kirlenmiş tüylerini
kalakalırız, uğultulu havayı dinlerken
camların arka yüzünde, evlerde
bir ölü çıkmış gibi sessizce
içerinin rüzgârını dinleriz
yüzümüz döner de birbirine
sorarız küllenip geçen zamana
biz kaçıncı yolcuyuz burada?
ve daha kaç kişi var arkamızda
evlerdeki uğultuları duyan, kaç kişi?
20. 4. 2014 / Nazik Gülünay