1
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1248
Okunma

Şimdiye kadar kimsenin kokusunu giyinmedim üstüme sen kadar.
Her daim kar olan gönlümün dağlarından yanık kokusu geliyor
halbuki sözüm vardı yağmur bulutlarına
ne zaman yansam bir kibrit aleviyle
yağmur olup akacaktım gözlerimden
yine buz kesecektim en derinden.
Uğultulu tepeler gibiydi içim
ne rüzgar eksik olurdu camlarımdan
ne yağmur
ne fırtına
bir savaşçı edasıyla karşılardım
biraz solan duyguları recm eder atardım
kirlenen bu gönlü en çılgın nehirlerde yıkardım..
Ahh kokusunu sevdanın en gizli köşelerinde sürünen yar
sürtünüp geçerken içime erimez mi sanmıştın başımda ki kar.
Çığ olup süpürürken eteklerimi
seni de sürükledim bakışlarımın en derinine
göz deyip geçerler halbuki
bilmezler ki sevdanın asıl yanığı onun içinde saklıdır
ve göz hakkını, ancak sevdalısına bakınca helal eder
ölüme giderken o yanık kokusuyla gider.
En çok senin kokun yakıştın bana o yüzden yar
benim başı karlı dağlarımın çam kokularına bezenmiştin
ve ilk kez deli gönlümü sevdanın o yaman ateşine özendirmiştin.
Sesin tütsülü bir mabedin işlemeli duvarlarında yankılanırken
hiç bilemedin işlediğin cinayeti
saf bir aşkı kurban ederken
bir solukta el değmemiş duyguları da kavurup gittin
benden geriye kalan yanık kokusu
sana hediyem olsun yar
sürün üstüne
belki sende yanarsın.
Doğmamış bir bebeğin ilk tekmeleri yankılanırken yüreğimde
aşk dediğimiz bu çocuğu
doğmasına izin vermeden kürtaj masasına yatıran yar
ilk neşteri sen vur
sonra kokunu ona sarıp çık dağlarıma
hıçkırarak bir kez de orada ağla
belki o dağlar dize gelir affeder seni
ama ben asla.
Yasaklı Gönül
5.0
100% (2)