1
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1914
Okunma

Gecenin karanlığında kirli bir aşk ertesiydin;
sevmeleri kirlettiler, kimse arınmaz ihanetin kirinden.
senin ömrün kundaklanır bu puştlar pazarında
anla anlaya bilirsen!..
Biri usulca, ansızın çıkagelir, ilişiverir hayatına
bu yara bere ikliminde sev seve bilirsen...
*
Derin bir yaraydın, kendi dibinde kanayan
ömründe zemherileri ısıttın
tutuklandın! ellerin kilitlendi
gülüşlerin kelepçede
nüfusun tel örgülere kayıtlı...
Orda bütün özlemler çıldırmak içindi
gözlerin ağlamak için...
bir yanını orda bıraktın, öteki yanın terk edip gitti seni...
Aşk kadar eksik, yalnızlık kadar çok yaşadın.
Güzel günler çok gerilerde kaldı..
uçurumlarda kaldı sesin
namluların ucunda cinnetin
infazlarda masumiyetin
çarmıhlarda insaniyetin!..
Sana yamuk yaptı hayat
umutların kundaklandı
yaralarına tükürdüler senin
mavilerini kirlettiler! bütün mavilerini...
upuzun yollarda kaldı, üzgün ve sabıkalı bakışların!..
’Acının nakışıyla işlenmiş’ bir hayattan geldin sen;
kangren çiçekler topluyordu çocuklar...
Sen böyle çok bildikçe acıtılıp, kederlenmiş
sen öyle kendi yüreğine inmiş...
sen öyle şarkılara yaslanıp, şiirlerle demlenmiş
sen öyle masum, öyle hesapsızca...
Gecenin simsiyah duvağında,
irkildin!
yalnızlığınla yüzleştin...
yaralarını biriktirdin, uzun boylu sevinçlere
hırçın rüzgarlara dayayıp yüzünü
savurdun yüreğini
sarsıldın
ve doğruldun sonra...
Ve dedin ki:
yasak türküleri (özleyeceğim) suçlu şiirleri ..
takvimlerin yaslı yüzünde, düşüncenin hücresiydi hayat;
küçük yaşamlar sevdin, büyük ölümlerde
aşka düştün ve ’dibini gördün her şeyin’...
Sonra, derin yarana bıraktın kendini usulca...
ve anladın ki dibi yok yaraların!
(Birdal ERDOĞMUŞ)
5.0
100% (4)