7
Yorum
27
Beğeni
5,0
Puan
1416
Okunma

Oysa;
ilk öpücüğün o bitimsiz heyecanına bulanmıştı sevda
daha elimden kayarken tuzla buz olmadan önce.
Adına düzenlenen bir merasim bile olmadan
sessizce gömüverdim yalnızlar rıhtımına.
Oysa;
güneşli bir günün en aydınlık yanını hak ederdi bir zamanlar
dudaktan dökülen gülücükler eteğe ulaşmadan avuçlardan havalanır
gökyüzüne çizdiği kavisle şiirleşirdi yüreklerde.
Ölen ne varsa toprağa karışırdı zamanla...
Toprak bile kabul etmedi olanları
düşen sözlerin ağırlığını
yorgun omuzlar da taşınırken son vazifenin gölgesi
gözlerin o duygulu sonsuzluğunda kayboldu
bir damla kalana kadar düşmedi yere
içte uluyan bir nefs hıçkırıyordu bağıra bağıra ’nereye’....
Rıhtım, ıssız gemilerin son görevini yaptığı
çekilme anına küsmüş
üstüne çarpan şampanyanın gölgesinde
son nefesini veren ızdırabı içine çekerken
mühür vuruldu geçmişe
içinden küfretti gelmişine geçmişine.
Oysa,
yalansız bir doğruda yürüme sözü verilmişti
doğru kıvrılıp yolunu bir düzlemde şaşırana kadar.
Şimdi,
gölgesi bile olmayan bir yalnızlık berduşluğuna sarılmış
ömrümün arta kalan merdivenlerinde
’ elveda ’ diyen bir şairin kırık nağmelerinde soluklanıyorum.
Nefesim ne zaman dar gelmezse boğazıma
ayrılık gömleğinin ilk düğmesini açacağım
sineme vuran rüzgarın uğultusuna kulak tıkayarak
son gücümle bu sahipsiz mezardan kaçacağım.
Ayvazım DENİZ
5.0
100% (22)