3
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
2866
Okunma

Gözlerimizin gördüğü; yada uzaktan işittiğimiz
ölümlerin bir kader gibi bizi sarmaladığı,
ve acısını yüreğimizde hissettiğimiz insanların
kayboluşlarını, alnımıza yazılmışçasına sineye çektiğimiz
ve farkına varamadığımız HAYATLAR; HAYATLARIMIZ…
doğmak , yaşamak, ölmek kıskacında bir kabulleni…
nasıl olsa birgün öleceğimden öte;
birazdan ölebilirim düşüncesiyle yaşamak…
Ve bunların yaşama kattıkları ile kaybettirdikleri arasındaki ince çizgi..
oy hakkımızın olmadığı bir rus ruleti…
bu hikayenin farkında olan bütün insanların
kaybedeceğini bile bile cepheye gittiği bir savaş…
ÖLÜM-KALIM SAVAŞI…
Farkında olduğumuz varoluşumuzla
farkına vardığımızda yok olduğumuz bir hayat.
ve bir iç sesi yükseliyor kadından:
‘’ bu gün yine yeneceğim ölümü’’
işte böyle ölüm;
zaman zaman kendini hatırlatır
bunu hayat devam ederken ve unutmak diye bir duygu varken
yaptığı için bazen ölüm ölene kadar unutulur…
bizi koydukları dar bir dünyada
bazen birbirimizin önüne geçtik;
ama ölümün önüne geçemedik..
nafileydi yaşama sonsuzlaştırma adına
ölümüne niyetlenmiş yeminler
onun hikayesi hayatın kaldığı yerden değil
ölümün hatırlandığı yerden başlıyordu
bu yüzden…
kadın için hayat ne olduğunu anlamak
kendini sorgulamak ve geçmişi hatırlamaktı.
inancı sorgulamaktı.
kafası bunlarla meşgulken
neyi ne kadar yaşayabilirdi ki?
veya kendi olmayan biriyle
ne kadar birlikte olabilirdi ki?
ağlasam şimdi;
çevreme ağlasam, kendime ağlasam
içimdeki yaşama sevincine;
yaşayamadıklarıma dair kine
ağlasam…
göbeğimiz kaderin yazıldığı yerden ayrı kesilmiş
ne olur ki yine ağlasam…
Mısra Mumcu
5.0
100% (5)