10
Yorum
23
Beğeni
5,0
Puan
1459
Okunma

Yüreğime kurduğum sırat köprüsünün başını tutuyorum
gelen her an’ı resmi geçit yapıyor
gözlerim çakmak çakmak
vurdum duymaz bir hal sergiliyorum
anlaşılamamanın gölgeleri altında
veryansın ediyorum hayata.
Her an’ı yağmurdan ıslanan suratını bana çevirdikçe
çirkin bir çamura bulanıyor
bu kadar kirlemmek zorunda mıydılar sanki
halbuki elim de güneşten bir sünger silip durmuştum sürekli
bir yağmur bu kadar ıslatmamalıydı üstlerini.
Gülüşleri hemen köprünün altına sıkıştırıp
çirkin suratsızlıklarıyla yanımdan geçip gidiyorlar
dur demeye yüreğim yetmiyor hiç birine
teker teker köprüden atlayıp ölüyorlar.
Yaşanırken etekler kahkahaları toplardı
her bir kelime sevinç taklaları atarak
dudaklardan dökülürdü yanaklara
al al bir rüzgar eserdi yüzümün kıyılarında
üşüyen bir kaç kelime arada düşse de avuçlarıma
ısınırdı sevgi ırmağının yüzü suyu hürmetine
durulurdu kuru bir yaprak gibi kıyılara vururak
yeni bir günün hayalini hasrete kurarak.
Yıpranan onca gecenin eskimiş yüzü
yavaş yavaş gerçeklik rüzgarına kapılırken
yırtılıp kayboluyor rüzgar gülünün ardında
bülbül yalnız
gül yalnız
üşüdükçe üşüyorlar bu saçmalık dolu seyirlerde
kapatıp gündüzü gecenin üstüne
ölüyoruz habersizce.
Hani ölüm soğuktu
neden içimde kaynayıp duruyor volkanlar
durulacağına arada lavları geçmişime damlıyor
damladıkça harlaşıyor
korlaşıyor
zorlaşıyor.
Seçtiğim yolun karanlık gel gitleri başımda eserken
dönmemek adına yeminim var
ne kadar acıtsa da düştüğüm karanlıklar
ateşe küstüğüm yerden uzakta
üşümek istediğim ölümün koynundayım
hey hat
taşıyor içimin kaynama noktası
pişmanlığı peşim sıra sürükleyip
atlıyorum köprüyü tuttuğum yerin başından
bir ’’ah ’’ bile demeden
vurgun olduğum o yarin kaşının tam ortasından
geleceğin yalnızlık şiirlerine düşüyorum.
Ayvazım DENİZ
5.0
100% (18)