2
Yorum
34
Beğeni
0,0
Puan
2210
Okunma
kabil’e yol gösteren karga
göstersin diye ağrıyan elleri toprağa gömmeyi
çevrilince avuçlar dökūlūr gökyūzū
enseden aşağı toprak döken de kim...
keşke ile kıvranıp durur zaman
şeddeler kendini yutakta pusu kuran akrep
elif olamaz belin kemiği
ve
damağa yapışınca dilin kemiği
yastığın yanağa değen kısmını, ıslatan da kim...
kilometrelerce koşuyor içi insanın
yollara çarpıyor
sokaklara
yıkılası balkonlara
terk edilmiş luna parklara
kilometrelerce kaçarken tam da gittiği yere kaçıyor
imkansızlıklar çukurunda, anne karnındaki bebek pozisyonunda ağlayan da kim...
bitmek ve gitmenin bittiği yer soğuk
durup aynı duayı zikreder gibi çaresiz
"Ö" deyip son nefeste devrilmek dūnyadan
bir sūrū hayali koyup kefenin cebine
avcumdaki hūznū kaşıyıp kanatan da kim...
hudutsuz oturdun içime ey gözūmūn perdesi...
kuyunun dibinden gelen bu hiç kırık da...