EL
Değil üç yıl üç bin yıl sürecekti hani
Hani bırakmayacaktı ellerin ellerimi Esiriydin gözlerimin kırık bir teli saçımın Gedasıydın uzun zaman sırlı kapımın Basamak basamak örmüştüm gönül evime Kıymet vermedim sen kadar Ne anama ne babama ne de kardeşime Sıyrıldım tenimden yapıştım bedenine Yolumuz bir olsun bir olsun diye sonumuz Bütün değerlerimi sildim inan korkusuz Onca zaman köklerimi saldığım toprağa Değmezmiş bunca emek Topla tasını tarağını yüreğim Bu limandan artık gitmemiz gerek Zaman tutuşur eteğinden Anılara galebe çalarak Acı demlenir bileklerimde Kalbime giden bütün yollar kesilir acıya Bir bana ağlarım bir de sana harcadığım zamana Ruhumu teskin ettim Sağanak yağmurlar altında Kuş dilinde öğrendim unutmayı Yürekteki kiri kazımayı Yürekteki ateşi avutmayı Uzun upuzun bir yola çıkmıştık Bütün heyecanları kuşanarak Kör topal aşkları görmeyip Kudretlisine yaslanarak İlk yokuşunda savrulduk aşk yolunun Derme çatma yapılar gibi dağıldık Soldu bakışlarımız söndü kalplerimiz Menzilini şaşıran göçmen kuşlar kervanına yazıldık Ateşten yüreğini sımsıkı tutan elken Bu iğreti gidişinin ardında Bu gri göğün altında yalnız bıraktığın Dünyası yıkılan şimdi yitik bir elim… |
Bu limandan artık gitmemiz gerek
Gidilebilirmiyiz sizce dostum ne dersiniz?
Saygılarımla...