9
Yorum
35
Beğeni
0,0
Puan
1469
Okunma

Ki O... Ağzı mimlenen çığlıklarıyla
Bulutlara merdivensiz tırmanan
Serseri bir mayın gibi ortada dolaşırken,
Her an yarası yeniden kanayacak gibi
Yüreğinin elleri tetikte bekleyen
Canhıraş sözcüklerinin dillerini
Kör makasla ünlü-ünsüz demeden
Tüm sesleri hece hece birbirinden ayıran
Gözleri rengârenk, bakışları puslu kadın.
Belki de her şeyin bilincinde olan,
Çözümsüzlüğünün içinde kıvranırken
Nafile zamanlarında
Başkasının yaşam tarzını
Kendi ömründe
Vadesiz kefaret oruçlarına niyetlenir gibi
Ellerinle işlediği meyve desenli örtülerin serildiği
Sofralarda ağarlayan
Yüreğinde fırtınalar koparken
Dudağı gülen kadın.
Avuçlarında biriktirdiği hazan sarısını
Dualarının ardından
Kendine, yabancı gelen yüzüne süren
Yalan söylesinler diye aynalara haraç veren
Hayallerinin film senaryolarını uzattıkça uzatıp
Sevgilisinin kollarında ölmeyi dileyen
Mahçup kadın...
Ve damağında,
Kendinden bezmiş anılarının yoksul tadı
Kokusunda anneliğin tılsımı
Aslen ömre bedelken üftade zamanları,
Hayatın neresinden asılsa kadın
Görür ki, elinin tuttuğu her yer savaş alanı
Ve hisleri deniz kadar derin
Anlamı girdabına saklanmış kadının
Ansızın üzerine yıkılır yapıları
Öylesine acımasız
Öylesine fettan
Ve öylesine........Öylesine....
Eskiz bozmasından yılları.
NÜS