2
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
1425
Okunma

sürüldüğüm yazlar geçtiğim tutanaklar alınıma çarpan yazılar silinmişti
bandırmada bir akşamdı / dalgalar sesimi / kıyılar bendimi incitmişti
istasyona düşen ve yüzlerce veda tüten gözler gibi buruktum
yaban tayların terini okşayan rüzgarlara koşup durup adını sordum
belki de ben ömrüme ilk kez / seninle bu kadar bir başıma kor
kendi aklıma da bir o kadar zordum…
çıkıp geldin
yüzünde durgun körfezlere dağılmış suların şavkı
bakışlarında sapan yutmuş serçelerin o hüzzam feryadı
bir valiz…bir vapur…bir bilet…
gidecekmişsin…
git…
devrilmiş anılardan dağılmış masalardan ne kalır günlere
o saatlerin sarhoşluğu keder diye yaslanıp sarıldığı an sesine
sendeler adımların gölgen nefesinden uzaklaşır / düşersin
belki bir hıçkırığa tutunup sığ koy koyaklara da gidersin
nereye gidersen git / gittiğin yerden yine bir tek sen gelirsin
dizlerine yüz sürmüşüm bir kez / dudaklarım bu yüzden kan tadı
ve ben neyi öpsem şimdi / ağzımda unuttuğun yeminlerin
hep hazan soluklu şarkısı…
gidecekmişsin / git…
göğsüme yağmalanmış dağlarını ekip
ve imansız yangınlarını gözlerinle biçip / git…
ezber düşlerini alıp sakla adımlarına / nasıl olsa yol’un meçhuledir
her kıyamet telaş değil / her sevişmek aşk / her mermi ölüm / her tapınak tanrı
kendine ait bir sığınak bulsan da deprem zamanları
çatlayan yüreğin olur / çatırdayan tenhalığının sancısı…
gidecekmişsin / git…
sönmüş fenerler içinde bir şilep gövdesi gibi kalmışız
ne yana gittiğini bilmeyen zamanlara soluğumuzu adamışız
yanılmışız…yenilmişiz…delik deşik şehirler geçmişiz
yine de ekmek ve sevda deyip
türkümüzü hep o uzak yıldızlara söylemişiz…
gidecekmişsin / git…
her ayrılık yarım kalan bir serüvendir
her giden anılarından gider bu sahilde
ben hakkımı ömrüme helal etmedim
sen de beni sende / hiç yaşamadı belle…
Mert Metin
5.0
100% (7)