14
Yorum
20
Beğeni
0,0
Puan
2463
Okunma

"Yalnızlığındaysan yıllarının
Geçer dişleri cehennemin
Her gece kan olup akar yavaş yavaş bedenine."
Onun yaşadığı pembe düşlü evi vardı
Bilmiyordu
Kanser hücresiydi duvarları
Dokundukça bir yeri çürürdü , kararırdı.
Gün ışığında sandığı bir gecede tanımıştı
Gözlerine bakıp içini okuduğu sandığı adamı.
Ellerini temiz zannederek tutmuştu birkez O’nun.
Masumiyeti kan kaybediyordu ayaklarının altında.
Ve her yüreğine dokunduğunda
İmzası gibi mührüne takılıyordu düşleri.
Kahır
Lanet okuduğunda dudakları
kilitleniyordu yüzyılların ölü , çürümüş
Bedelleri ödenmemiş günahlarına.
Sarı gökyüzü , Siyah toprakları oluyordu
Her mutluluğunun ardındaki Mona Lisa gülüşünde.
Evrim geçirdiğini zannederek bir kez daha adım attığında hayata
Görünmeyen bir ejderin nefesine yakalanıyordu.
Çürüyordu çocuk hayalleri bir avuç yalanın altında.
Her sabah içine dolan nefreti kusuyordu.
Kahretsin..!
Üzerine sinen O’ nun lanet kokusuydu genzine dolan.
Ve Nevrotik bir hal alan aşk nasıl da tiksindiriyordu onu.
Korkmadığı bir zamanda ;
Kızıl gecenin yağmurlu bir anında açtı kadın kollarını
Onunla birlikte doğan yağmuru gözlerine sürdü yavaş yavaş.
Son bir nefes çekti tenindeki ölü kokudan.
Bıraktı kendini yerin yedi kat altındaki cehennemine.
Düşerken ağır ağır karanlığa sesi yankılanıyordu halâ
-"Adil değil ..!"
-"Adil değil ..!"
f.k.