24
Yorum
20
Beğeni
0,0
Puan
4956
Okunma

Soğuk ve yalnız gecelerde sürülür kalplere mil.
Arda kalan sadece birkaç tuhaf kelimedir sayıklanan.
Alınan nefes kadardır kurulan hayaller.
Uçar gider akıl zamanın ötesine.
Geçmiş özlenir bazen,
Belki de hiç umursanmaz.
Gelir ve geçer saniyeler ,
Delip de geçer maya olarak hayata çalınan umutları.
Herşeyin olurunda gitmediği zamanlarda,
Aynı bakılamaz hayata.
Bir karamsarlık bir korkaklık başlarken ;
Her anından bir nota alınır yaşanmışlıkların,
Ve yeni bir müzik parçası oluşturulur,
Notalar ya hüzünlüdür ya da umut dolu.
Seçim yapılır ve tekrar tekrar dinlenir ,
Bir çırpıda oluşturulan hayat ritmi.
Bir hayat hikayesi başlar sinemalarda,
Tekrarı olmayan bir film.
Yönetmenlik yapılır hikayede,
- Orada dur ! Git ! Aptalca davran !
- Biraz daha ağla ! Kendini üz !
- Gülmeyi Unutma ! Esas oğlanı öp ! derken,
Tam güzel yerinde makinist kapatıverir film makinasını.
Ne film kalır ne yönetmen ne de hayat.
Paslı çivi gibidir yaşananlar,
Her nefeste bir bir çakılır itinayla.
Yürekte izi kalır herşey gelip geçse de.
Panzehir mi ? peh peh
Doğarken daha verilir panzehiri hayatın kalbe.
Kullanılması ölüm anında gelir akla.
“Yangında ilk kurtalıcaklar” unutulur.
Üzerine bir kibrit daha çakılır oluşturulan umutsuzluklarda.
Ve rüyalar ; Hayalden de öte ikinci bir dünyadır.
Her gece beden uçar gider duvarlarının üzerinden,
“Yapamam.” denilip kolayca vazgeçilen hayatlara , umutlara.
Kocaman yüreklerde , özgürlük sadece hayallerde yaşanır zannedilir.
Belki de gerçekte yaşamak istenilenden fazladır korkaklık.
Oysa ;
Koktuğun kadardır yaşamak ,
Ve yaşamak istediğin kadar güzeldir hayat.