0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
760
Okunma
bahar-ı saadet
cümle erkan ile
gönle düştüğünde
ellerin duaya kıble
yönü mescide doğru
açılan sırlı kapıda
bir seher yelidir
o seher ki
gönül arzu halde
ömrü heba iken aleme
doldurur gönül tasını
seslenir
Medine diyarından
abdal Yusuf
gamı rahmet dolu
gönül dergahında öğüten derviş
der ki
ol bi cümle alemi semaya
zikri beyan eyle yare
açılsın Kuran-ı Kerim
gül yaprağı gibi eda ile
yıka nefsini dua ile
ruhu pak eyle
bil ki bu dünya
dönen devri alem
zevki sefası olan
şuh-u keder gönle
yalan ile ahbap edip
yari şuha da ziyan eyleme
bahar-ı saadet erkan ile
Yusuf dediler adıma
ezan-ı adap ile
doldurdular kulağıma
abdalın biriyim çölde
koynumda harlı bir sızı
gezerim cümle alemde
o ki hakikati yarenim
yalınayak ardına düştüğüm
nuruna yüzünü sürdüğüm
böyle bil beni
kırma mağrur dalımı
ezayı kitabe gibi
sele verme yadımı
gönüldaşım sırdaşım
gönül bağımdan
bülbülü güle verdim
virane edip ömrümü
yıktı gönül sarayımı
Medine ilinde
gayri bi hitap gezerim
sende sür yüzünü semaya
bal eyle diline kederi
bu cihan-ı cefa
gönlü bol olanda
zulmetmez ruhu Sina’ya
gönlüne indiğinde gökten nur
dilinde şerbet-i ikram ile
nefsine zikri bol öyle
Yusuf’un ahvali böyledir diye